• 2670
  • عَنْ عَائِشَةَ ، قَالَتْ : " كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا اغْتَسَلَ مِنَ الْجَنَابَةِ ، دَعَا بِشَيْءٍ نَحْوَ الْحِلَابِ فَأَخَذَ بِكَفِّهِ ، بَدَأَ بِشِقِّ رَأْسِهِ الْأَيْمَنِ ، ثُمَّ الْأَيْسَرِ ، ثُمَّ أَخَذَ بِكَفَّيْهِ ، فَقَالَ بِهِمَا عَلَى رَأْسِهِ "

    وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى الْعَنَزِيُّ ، حَدَّثَنِي أَبُو عَاصِمٍ ، عَنْ حَنْظَلَةَ بْنِ أَبِي سُفْيَانَ ، عَنِ الْقَاسِمِ ، عَنْ عَائِشَةَ ، قَالَتْ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ إِذَا اغْتَسَلَ مِنَ الْجَنَابَةِ ، دَعَا بِشَيْءٍ نَحْوَ الْحِلَابِ فَأَخَذَ بِكَفِّهِ ، بَدَأَ بِشِقِّ رَأْسِهِ الْأَيْمَنِ ، ثُمَّ الْأَيْسَرِ ، ثُمَّ أَخَذَ بِكَفَّيْهِ ، فَقَالَ بِهِمَا عَلَى رَأْسِهِ

    الجنابة: الجُنُب : الذي يجب عليه الغُسْل بالجِماع وخُروجِ المّنيّ، والجنَابة الاسْم، وهي في الأصل : البُعْد. وسُمّي الإنسان جُنُبا لأنه نُهِيَ أن يَقْرَب مواضع الصلاة ما لم يَتَطَهَّر. وقيل لمُجَانَبَتِه الناسَ حتى يَغْتَسل
    الحلاب: الحلاب : إناء يسع قدر حلب ناقة
    بشق: الشق : الجانب
    فقال: فقال : صب ، وهذا من إطلاق القول على الفعل
    إِذَا اغْتَسَلَ مِنَ الْجَنَابَةِ ، دَعَا بِشَيْءٍ نَحْوَ الْحِلَابِ فَأَخَذَ بِكَفِّهِ


    [ رقم الحديث عند آل سلمان:512 ... ورقمه عند عبد الباقي:318]
    وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى الْعَنَزِيُّ حَدَّثَنِي أَبُو عَاصِمٍ عَنْ حَنْظَلَةَ بْنِ أَبِي سُفْيَانَ عَنْ الْقَاسِمِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا اغْتَسَلَ مِنْ الْجَنَابَةِ دَعَا بِشَيْءٍ نَحْوَ الْحِلَابِ فَأَخَذَ بِكَفِّهِ بَدَأَ بِشِقِّ رَأْسِهِ الْأَيْمَنِ ثُمَّ الْأَيْسَرِ ثُمَّ أَخَذَ بِكَفَّيْهِ فَقَالَ بِهِمَا عَلَى رَأْسِهِ


    قَوْلُهُ : ( وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى الْعَنَزِيُّ ) هُوَ بِفَتْحِ الْعَيْنِ وَالنُّونِ وَبِالزَّايِ .

    قَوْلُهَا : ( دَعَا بِشَيْءٍ نَحْوَ الْحِلَابِ ) - هُوَ بِكَسْرِ الْحَاءِ وَتَخْفِيفِ اللَّامِ وَآخِرُهُ بَاءٌ مُوَحَّدَةٌ - ، وَهُوَ إِنَاءٌ يُحْلَبُ فِيهِ ، وَيُقَالُ لَهُ : الْمِحْلَبُ ، أَيْضًا بِكَسْرِ الْمِيمِ . قَالَ الْخَطَّابِيُّ : هُوَ إِنَاءٌ يَسَعُ قَدْرَ حَلْبَةِ نَاقَةٍ ، وَهَذَا هُوَ الْمَشْهُورُ الصَّحِيحُ الْمَعْرُوفُ فِي الرِّوَايَةِ . وَذَكَرَ الْهَرَوِيُّ عَنِ الْأَزْهَرِيِّ أَنَّهُ ( الْجُلَّابُ ) بِضَمِّ الْجِيمِ وَتَشْدِيدِ اللَّامِ ، قَالَ الْأَزْهَرِيُّ : وَأَرَادَ بِهِ مَاءَ الْوَرْدِ ، وَهُوَ فَارِسِيٌّ مُعَرَّبٌ ، وَأَنْكَرَ الْهَرَوِيُّ هَذَا ، وَقَالَ : أَرَاهُ الْحِلَابَ ، وَذَكَرَ نَحْوَ مَا قَدَّمْنَاهُ . وَاللَّهُ أَعْلَمُ .



    [318] مُحَمَّد بن الْمثنى الْعَنزي بِفَتْح الْعين وَالنُّون وبالزاي نَحْو الحلاب بِكَسْر الْمُهْملَة وَتَخْفِيف اللَّام آخِره مُوَحدَة إِنَاء يحلب فِيهِ يسع قدر حلب نَاقَة وَضَبطه بَعضهم بِضَم الْجِيم وَتَشْديد اللَّام قَالَ الْأَزْهَرِي وَهُوَ مَاء الْورْد فَارسي مُعرب وَأنْكرهُ الْهَرَوِيّ

    وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى الْعَنَزِيُّ، حَدَّثَنِي أَبُو عَاصِمٍ، عَنْ حَنْظَلَةَ بْنِ أَبِي سُفْيَانَ، عَنِ الْقَاسِمِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ إِذَا اغْتَسَلَ مِنَ الْجَنَابَةِ دَعَا بِشَىْءٍ نَحْوَ الْحِلاَبِ فَأَخَذَ بِكَفِّهِ بَدَأَ بِشِقِّ رَأْسِهِ الأَيْمَنِ ثُمَّ الأَيْسَرِ ثُمَّ أَخَذَ بِكَفَّيْهِ فَقَالَ بِهِمَا عَلَى رَأْسِهِ ‏.‏

    A'isha reported:When the Messenger of Allah (ﷺ) took a bath because of sexual intercourse, he called for a vessel and took a handful of water from it and first (washed) the right side of his head, then left, and then took a handful (of water) and poured it on his head

    Dan telah menceritakan kepada kami [Muhammad bin al-Mutsanna al-Anazi] telah menceritakan kepada kami [Abu Ashim] dari [Hanzhalah bin Abi Sufyan] dari [al-Qasim] dari [Aisyah] dia berkata, "Rasulullah apabila mandi karena junub, maka beliau meminta air pada bejana, lalu beliau mengambil air dengan telapak tangannya, beliau memulainya dengan sebelah bagian kepalanya yang sebelah kanan, kemudian kiri, kemudian mengambil air dengan kedua telapan tangannya, lalu Aisyah berkata, 'Dengan (siraman) keduanya pada kepalanya

    Bize Muhammed ibnü'l-Müsenna el-Anezî rivayet etti. (Dediki): Bana Ebu Âsim Hanzaletü'bnü Ebî Süfyan'dan o da Kaasım'dan, o da Âişe'den naklen rivayet etti. Âişe şöyle demiş: Rasınullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cünüplükten yıkandığı zaman hilab {denilen süt kabı)e yakın bir şey (kap) getirilmesini isterdi. Avucuna su alıp, başının sağ tarafını sonra sol tarafını yıkardı sonra elleriyle su alır ve onu başına dökerdi. Diğer tahric: Buhari, 258; Ebu Davud, 240; Nesai, 422 NEVEVİ ŞERHİ: "Hilabe yakın bir şey (kap) getirilmesini isterdi." Hilab içine süt sağılan kaba denilir. Ona mihlab de denilir. Hattabi dedi ki: Bir dişi deveden sağılan sütü alacak genişlikteki kaba denilir. Rivayette meşhur, sahih ve bilinen budur. Herevi ise el-Ezheri' den naklen onun cullab denilen kab olduğunu zikretmektedir. el-Ezheri der ki: Bununla gülsuyunu kastetmektedir ki, bu Farsçadan Arapçalaştırılmış bir kelimedir. Ancak Herevi bunu kabul etmeyerek benim görüşüme göre bu el-Hilab'br deyip, bizim az önce söylediklerimize yakın açıklamalar zikretmektedir. Allah en iyi bilendir. DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadîsi Buharî «Kitabü'I Gusl» de tahrîc etmişdir. Buharî onun için bir bab tahsis ederek: «Yıkanmaya hilab veya koku sürünme ile başlayanın babı» demişsede bu hususta kendisine üç fırka tarafı îtîraz edilmiştir. Birinci fırka: Bu hususta Buharî'nin vehm ve hataya düştüğünü İddia ederler. Hatta İsmaîlî «Müstahrec» inde şöyle der: «Allah Ebu Abdillah Buharî'ye rahmet eylesin. Hatadan kim salim olabilir ki? Hazret, hilabı koku sanmış. Gusülden önce kokulanmanın ne manası olabilir? Hilab ancak içine süt sağılan kab demektir. Buna Mihleb de derler...» İkinci Fırka : Hadis'te tashif yapıldığını iddia ederler. Onlara göre kelimenin aslı hilab değil cüllab yani gülsuyu demektir. Kelimenin aslı Farisîdir. Ezherî'de bu fırkadandır. Üçüncü fırka : Buharî'nin sözünü te'vil ederek: Kokudan, örfî manasını kasdetmediğini bu sözle bedeni temizleyerek, kiri pası ve necaseti gidermeyi, hilab kelimesiyle de su kabını muiad ettiğini söylerler. Taberî'de bunlardandır. Aynî bu üç fırkanın kavillerini sıraladıktan sonra her birine ayrı ayrı cevap vermiştir. Şöyleki: 1- Buharî hilab kelimesiyle koku sürünmeyi kasdetmemiştir. Çünkü koku sürünmeyi hilabm üzerine atfetmiştir. Matufla, matufun aleyhin hükümleri ise başka başka şeylerdir. Onun hilab'dan maksadı su kabıdır. Hattabî'nin beyanına göre hilab bir devenin sütünü alacak kadar kabtır. 2- Ezherî'nin de dahil olduğu ikinci fırkanın tashif iddiası doğru değildir. Kelime hilab şeklinde rivayet olunmuştur. Hatta Kurtubî: Bu kelime ancak ha'nın kesri ile hilab okunur. Başka türlü okumak doğru değildir. Onu koku zanneden vehmetmiştir. Farisî'de gülsuyuna cüllab değil, Cülab derler. Aslı gülabdır. Bu da maruf çiçeğin adı olan gül ile su manasına gelen «ab» kelimelerinden mürekkebdir. Onlarda kaide muzafun ileyhin muzaftan önce gelmesidir. Keza sıfat da mevsufundan önce gelir. Cüllab içilen meşrubatın ismidir.» demektedir. 3- Buharî biri kab diğeri koku olmak üzere iki şey zikretmiş; bunları biri biri üzerine atfeylemiştir. Fakat maksadı onlardan birini anlatmaktır. Onu adeti, ekseriya babın evvelinde bir şey zikretmek, sonra bir sebebten dolayı o şeye dair hadis rivayet etmemektir. Burada da Öyle yapmıştır. Hasılı hilabdan murad koku sürünmek değil su kabıdır. Kabı zikretmekle gusl için ne kadar su harcanacağı beyan edilmek istenilmiştir. Hadisin buradaki rivayetinde: «Eliyle aldı» denilerek, el müfred olarak zikredilmişse de diğer rivayetlerde «elleriyle» denildiğine göre buradaki elden murad iki elidir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in elleriyle suyu alarak başına dökmesi «kaale» kelimesiyle ifade edilmiştir. Bu kelimenin asıl manası söylemekse de, arablar onu yapmak manasında bütün işlerde kullanırlar. Mesela: «Kaale bi yedihî keza» derler ve «eliyle şöyle yaptı» manasını kasdederler. Burada da öyledir. Hadis-i Şerif yıkanan kimseye su hazırlamanın ve yıkanırken evvela başın sağ tarafına; sonra sol tarafına; sonra da ortasından dökerek yıkamanın müstehab olduğuna delildir. Hz. Âişe'nin: «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yıkanmak istediği vakit şunu isterdi» demesi, adetinin devam üzere bu olduğunu gösterir

    قاسم ( بن محمدبن ابی بکر ) نے حضرت عائشہ ؓ سے روایت کی ، کہا : رسول اللہ ﷺ جب غسل جنابت فرماتے تو تقریباً اتنا بڑا برتن منگواتے جتنا اونٹنی کا دودھ دھونے کا ہوتا ہے ۔ اور چلو سے پانی لیتے اور سر کے دائیں حصے سےآغاز فرماتے ، پھر بائیں طرف ( پانی ڈالتے ) ، پھر دونوں ہاتھوں ( کا لپ بنا کر اس ) سے ( پانی ) لیتے اور ان سے سر پر ( پانی ) ڈالتے ۔

    মুহাম্মাদ ইবনু আল মুসান্না আল আনাযী (রহঃ) ..... আয়িশাহ (রাযিঃ) থেকে বর্ণিত, তিনি বলেন, রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম যখন অপবিত্রতা থেকে গোসল করতেন তখন হিলাব এর (দুধ দোহন করার পাত্রের) মতো একটি পানির পাত্র চেয়ে নিতেন। অতঃপর এক হাত দিয়ে পানি নিয়ে প্রথমে মাথার ডান দিকে ধুয়ে ফেলতেন তারপর বাম দিক ধুতেন, তারপর উভয় হাত দিয়ে পানি নিয়ে মাথায় ঢেলে দিতেন। (ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ ৬১৬, ইসলামিক সেন্টারঃ)