عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا ، قَالَ : " كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا نَزَلَ عَلَيْهِ الوَحْيُ حَرَّكَ بِهِ لِسَانَهُ - وَوَصَفَ سُفْيَانُ - يُرِيدُ أَنْ يَحْفَظَهُ " فَأَنْزَلَ اللَّهُ : {{ لاَ تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ }}
حَدَّثَنَا الحُمَيْدِيُّ ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ ، حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ أَبِي عَائِشَةَ وَكَانَ ثِقَةً ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا ، قَالَ : كَانَ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ إِذَا نَزَلَ عَلَيْهِ الوَحْيُ حَرَّكَ بِهِ لِسَانَهُ - وَوَصَفَ سُفْيَانُ - يُرِيدُ أَنْ يَحْفَظَهُ فَأَنْزَلَ اللَّهُ : {{ لاَ تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ }}
حَدَّثَنَا الْحُمَيْدِيُّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ أَبِي عَائِشَةَ ـ وَكَانَ ثِقَةً ـ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ـ رضى الله عنهما ـ قَالَ كَانَ النَّبِيُّ ﷺ إِذَا نَزَلَ عَلَيْهِ الْوَحْىُ حَرَّكَ بِهِ لِسَانَهُ ـ وَوَصَفَ سُفْيَانُ ـ يُرِيدُ أَنْ يَحْفَظَهُ فَأَنْزَلَ اللَّهُ {لاَ تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ}
Narrated Ibn `Abbas:The Prophet (ﷺ) used to move his tongue when the divine Inspiration was being revealed to him. (Sufyan, a subnarrator, demonstrated (how the Prophet (ﷺ) used to move his lips) and added. "In order to memorize it." So Allah revealed: "Move not your tongue concerning (the Qur'an) to make haste therewith
Telah menceritakan kepada kami [Al Humaidi] Telah menceritakan kepada kami [Sufyan] Telah menceritakan kepada kami [Musa bin Abu Aisyah] -ia adalah seorang yang Tsiqqah- dari [Sa'id bin Jubair] dari [Ibnu Abbas radliallahu 'anhuma] ia berkata; Apabila turun wahyu, biasanya Nabi shallallahu 'alaihi wasallam menggerak-gerakkan lisannya. Sufyan menafsirkannya; Bahwa maksud beliau menggerak-gerakkan bibirnya adalah untuk menghafalnya. Maka Allah menurunkan firman-Nya, "LAA TUHARRIK BIHI LISAANAKA LITA'JALA BIHI (Janganlah kamu menggerak-gerakkkan lisanmu untuk segera menyudahinya)
İbn Abbas r.a.'ın şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisine vahiy geldiği zaman dilini kımıldatırdı. --Süfyan bunu tasvir etmiştir.-- Böylece Kur'an'! ezberlemeyi istiyordu. Bunun üzerine Allah Teala "(Resulüm!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma, "(Kıyame 16) ayetini indirdi. Fethu'l-Bari Açıklaması: Selef alimleri bu ayet ile vahyin inişi meselesinde Hz. Nebi'e hitap edildiği konusunda fikir birliği içindedirler. Nitekim burada zikredilen hadis de bunu göstermektedir. Hz. Nebi'in dilin kımıldatması ile ilgili ayetlerin Kıyame Suresi'nde yer almasının bir takım hikmetleri v<;ırdır. Bunlardan bir kaçını şu şekilde sıralayabiliriz: 1- Allah Teala bu surede kıyametten bahsetti. Kıyamet için gerektiği gibi çalışmayanların özelliklerinden biri de dünya sevgisini taşımaktır. Hayırlı işleri yapmak için koşuşturmanın istenen bir davranış olması dinin temel prensiplerindendir. Bu vesileyle daha önemli olan bir davranışın istenilen bu davranıştan önce geldiğine işaret edilmiştir. Söz konusu daha önemli olan davranış ise vahye kulak verip onu anlamaktır. Vahyi ezberlemekle meşgulolmak, bu amacın gerçekleşmesini engeller. Bu yüzden Hz. Nebi'e vahyi ezberlemek için acele etmemesi emredilmiştir. Çünkü vahyi ona ezberletmek Allah Teala tarafından garanti altına alınmıştı. Hz. Nebi'e düşen ise, kendisine iletilen vahyi sonuna kadar dinlemek ve vahyin gereğini yerine getirmekti. Bu konuyu işleyen ayetler ara cümle konumundadır. Bu ara cümle sona erince ayetlerin akışı insan ve onunla ilgili konulara ilişkin meselelere tekrar döndü. Bu sırada .......kella lafzı kullanıldı. Bu kelime engelleme ifadesidir. Adeta bununla şöyle buyurulmuştur: "Doğrusu siz ey insanlar! Aceleci yaratıldığınız için her şeyde acele ediyorsunuz. Bundan dolayı da dünyayı/peşin olanı seviyorsunuz." 2- Kıyamet günü sunulacak olan ve kulun amellerinin yazılı olduğu defterden bahsedilince, yapılan ve yapılmayan işlerin hesabının kendisine bağlı olduğu dünyaya yönelik dını hükümleri içeren kitaptan bahsetmek Kur'an'ın adetidir. Nitekim Kehf Suresi'nde şu ayetlerde bu durum görülmektedir: "İşte herkesin hesap defteri önüne konuldu. Mücrimlerin defterdeki kayıt/ardan korktuklarını ve şöyle dediklerini görürsün: 'Eyvah bize! Bu deftere de ne oluyor? Ne küçük komuş, ne büyük, yazılmadık şey bırakmamış!' Böylece yaptıkları her şeyi yanlarında buldular. Şu kesin ki, Rabbin kimseye zulmetmez." ... "Biz bu Kur'anlda, insanlar için her türlü misal ve öğüdü, farklı üsluplarla tekrar tekrar ifade ettik. Fakat birçoğu bunları anlamadı. Zira bütün varlıklar içinde tartışmaya en düşkün olan, insandır. "(Kehf 49-54) Yine aynı şekilde İsra Suresi'nde Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Her insan topluluğurıu önderleri ile birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklar." ... "Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkarcılıktan başkasını kabul/enmedi. "(İsra 71-89) 3- Surenin ...........velev elka meazira ayetine kadar olan baş tarafı indiği sırada Hz. Nebi kendisine inen ayetleri ezberlemek için hemen teşebbüste bulundu. Vahyi unutma endişesi ile acele ederek dilini klpırdatmaya başladı. Bunun üzerine "(Resulüm!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımı/datma. Şüphesiz onu toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et. Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak da bize aittir, "(Kıyame 16-19) ayetleri indi. Daha sonra söz, başladığı gibi tamamlanmak üzere devam etti. 4- Surenin başında nefisten bahsedildikten sonra, söz Hz. Nebi'in nefsine döndü. Adeta burada şöyle buyurulmuştur: İşte nefislerin hali böyledir. Ey Muhammed! Senin nefsin, nefislerin en değerlisidir. Öyleyse en kamil hal sende olsun
ہم سے حمیدی نے بیان کیا، کہا ہم سے سفیان بن عیینہ نے بیان کیا، کہا ہم سے موسیٰ بن ابی عائشہ نے بیان کیا اور موسیٰ ثقہ تھے، انہوں نے سعید بن جبیر سے اور ان سے ابن عباس رضی اللہ عنہما نے بیان کیا کہ جب نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم پر وحی نازل ہوتی تو آپ صلی اللہ علیہ وسلم اس پر اپنی زبان ہلایا کرتے تھے۔ سفیان نے کہا کہ اس ہلانے سے آپ کا مقصد وحی کو یاد کرنا ہوتا تھا۔ اس پر اللہ تعالیٰ نے یہ آیت نازل کی «لا تحرك به لسانك لتعجل به» ”آپ جلدی جلدی لینے کے لیے اس پر زبان نہ ہلایا کریں، اس کا جمع کر دینا اور اس کا پڑھوا دینا، یہ ہر دو کام تو ہمارے ذمہ ہیں۔“
سُوْرَةُ الْقِيَامَةِ সূরাহ (৭৫) : আল-ক্বিয়ামাহ وَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ (لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ) سَوْفَ أَتُوْبُ سَوْفَ أَعْمَلُ (لَاوَزَرَ) لَا حِصْنَ سُدًى هَمَلًا. ইবনু ‘আব্বাস (রাঃ) বলেন, , لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ শীঘ্রই তওবাহ করব, শীঘ্রই ‘আমল করব। لَاوَزَرَ কোন আশ্রয়স্থল নেই, سُدًى নিরর্থক ও উদ্দেশ্যহীন। ৪৯২৭. ইবনু ‘আব্বাস (রাঃ) হতে বর্ণিত। তিনি বলেন, নবী সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর প্রতি যখন ওয়াহী অবতীর্ণ করা হত, তখন তিনি দ্রুত তাঁর জিহ্বা নাড়তেন। রাবী সুফ্ইয়ান বলেন, এভাবে করার পেছনে তাঁর উদ্দেশ্য ছিল ওয়াহী মুখস্থ করা। তারপর আল্লাহ্ অবতীর্ণ করলেনঃ তাড়াতাড়ি ওয়াহী আয়ত্ত করার জন্য তুমি তোমার জিহ্বা সঞ্চালন করবে না। [৫] (আধুনিক প্রকাশনীঃ ৪৫৫৮, ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ)
இப்னு அப்பாஸ் (ரலி) அவர்கள் கூறியதாவது: தம்மீது ‘வஹீ’ (வேத அறிவிப்பு) அருளப்பெறும்போது, நபி (ஸல்) அவர்கள் (தாம் இதை எங்கே மறந்துவிடப் போகிறோமோ என்ற அச்சத்தால் வேக வேகமாக ஓதி,) தமது நாவை அசைப்பவர் களாக இருந்தார்கள். -அருளப்பெறும் வேத வசனங்களை நினைவில் நிறுத்திக்கொள்ள வேண்டும் என்ற எண்ணத்தில்தான் நபி (ஸல்) அவர்கள் இவ்வாறு தம் நாவை அசைத்து ஓதினார்கள் என சுஃப்யான் பின் உயைனா (ரஹ்) அவர்கள் கூறினார்கள்- அப்போது, ‘‘(நபியே!) இந்த வஹீயை (வேத அறிவிப்பை) அவசர அவசரமாக மனனம் செய்வதற்காக உமது நாவை அசைக்காதீர்” எனும் (75:16ஆவது) வசனத்தை அல்லாஹ் அருளினான்.2 அத்தியாயம் :