عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ ، قَالَ : سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيُّ الْعَمَلِ أَفْضَلُ ؟ قَالَ : " الصَّلَاةُ لِوَقْتِهَا " قَالَ : قُلْتُ ثُمَّ أَيٌّ ؟ قَالَ : " بِرُّ الْوَالِدَيْنِ " قَالَ : قُلْتُ : ثُمَّ أَيٌّ ؟ قَالَ : " الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ "
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ ، عَنِ الشَّيْبَانِيِّ ، عَنِ الْوَلِيدِ بْنِ الْعَيْزَارِ ، عَنْ سَعْدِ بْنِ إِيَاسٍ أَبِي عَمْرٍو الشَّيْبَانِيِّ ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ ، قَالَ : سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ أَيُّ الْعَمَلِ أَفْضَلُ ؟ قَالَ : الصَّلَاةُ لِوَقْتِهَا قَالَ : قُلْتُ ثُمَّ أَيٌّ ؟ قَالَ : بِرُّ الْوَالِدَيْنِ قَالَ : قُلْتُ : ثُمَّ أَيٌّ ؟ قَالَ : الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَمَا تَرَكْتُ أَسْتَزِيدُهُ إِلَّا إِرْعَاءً عَلَيْهِ
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ، عَنِ الشَّيْبَانِيِّ، عَنِ الْوَلِيدِ بْنِ الْعَيْزَارِ، عَنْ سَعْدِ بْنِ إِيَاسٍ أَبِي عَمْرٍو الشَّيْبَانِيِّ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ، قَالَ سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ ﷺ أَىُّ الْعَمَلِ أَفْضَلُ قَالَ " الصَّلاَةُ لِوَقْتِهَا " . قَالَ قُلْتُ ثُمَّ أَىٌّ قَالَ " بِرُّ الْوَالِدَيْنِ " . قَالَ قُلْتُ ثُمَّ أَىٌّ قَالَ " الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ " . فَمَا تَرَكْتُ أَسْتَزِيدُهُ إِلاَّ إِرْعَاءً عَلَيْهِ .
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، عَنْ حُصَيْنٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، حَدَّثَنَا ابْنُ عَبَّاسٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ " عُرِضَتْ عَلَىَّ الأُمَمُ " . ثُمَّ ذَكَرَ بَاقِيَ الْحَدِيثِ نَحْوَ حَدِيثِ هُشَيْمٍ وَلَمْ يَذْكُرْ أَوَّلَ حَدِيثِهِ .
وَحَدَّثَنَاهُ أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ، حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ بْنُ صَالِحٍ، عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ يَزِيدَ، عَنْ أَبِي إِدْرِيسَ الْخَوْلاَنِيِّ، وَأَبِي، عُثْمَانَ عَنْ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرِ بْنِ مَالِكٍ الْحَضْرَمِيِّ، عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ الْجُهَنِيِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ﷺ . قَالَ فَذَكَرَ مِثْلَهُ غَيْرَ أَنَّهُ قَالَ " مَنْ تَوَضَّأَ فَقَالَ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ " .
It is narrated on the authority of 'Abdullah b. Mas'ud that he observed. I asked the Messenger of Allah (ﷺ) which deed was the best. He (the Holy Prophet) replied:Prayer at its appointed hour. I (again) said: Then what? He (the Holy Prophet) replied: Kindness to the parents. I (again) said: Then what? He replied: Earnest endeavour (Jihad) in the cause of Allah. And I would have not ceased asking more questions but out of regard (for his feelings)
Ibn 'Abbas reported:The Messenger of Allah (ﷺ) said: Peoples would be presented to me (on the Day of Resurrection), and then the remaining part of the hadith was narrated like the one transmitted by Hushaim, but he made no mention of the first portion
Uqba b. 'Amir al-Juhani reported:Verily the Messenger of Allah (ﷺ) said and then narrated (the hadith) like one (mentioned above) except (this) that he said: He who performed ablution and said: I testify that there is no god but Allah, the One, there is no associate with Him and I testify that Muhammad is His servant and His Messenger
Telah meriwayatkan kepada kami [Abu Bakar bin Abu Syaibah] telah menceritakan kepada kami [Ali bin Mushir] dari [asy-Syaibani] dari [al-Walid bin al-Aizar] dari [Sa'ad bin Iyas Abu Amru asy-Syaibani] dari [Abdullah bin Mas'ud] dia berkata, "Saya bertanya kepada Rasulullah shallallahu 'alaihi wasallam, 'Amalah apakah yang paling utama? ' Beliau menjawab: "Shalat pada waktunya." Aku bertanya lagi, "Kemudian apa lagi?" Beliau menjawab: "Berbakti kepada kedua orang tua." Aku bertanya lagi, "Kemudian apa lagi?" Beliau menjawab: "Berjuang pada jalan Allah." Kemudian aku tidak menambah pertanyaan lagi karena semata- menjaga perasaan beliau
Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Aliy b. Müshir, Şeybâni'den, o da el-Velid b. el-Ayzar'dau o da Sa'd b. İyâs Ebu Amr Şeybâni'den, o da Abdullah b. Mes'ud'dan naklen rivayet etti. İbn-i Mes'ud şöyle demiş: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e: En faziletli amel hangisidir, dedim. O: "Vaktinde kılınan namazdır" buyurdu. Sonra hangisidir, dedim. O: ''Anne babaya iyilik yapmaktır" buyurdu. Sonra hangisidir, dedim. O: ''Allah yolunda cihaddır" buyurdu. Ona daha fazlasını sormayı ancak ona acıdığım için bıraktım. Diğer tahric: Buhari, 504, 2630, 5625, 7096; Tirmizi, 173; Nesai, 609, 610; Tuhfetu'l-Eşraf
Bize Ebu Bekir b. Ebi Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Fudayl. Husayn'dan, o da Sa'id b. Cübeyr'den naklen rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Abbas rivayet etti. (Dediki): Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Bana bütün ümmetler gösterildi. » buyurdular sonra hadisin geri kalan kısmını Hüseyim hadisi gibi rivayet etti. Yalnız Hüşeym hadisinin baş tarafını zikretmedi. DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadisi Buhâri «Kitabu'l Merdâ'vet-Tıb» ile «Ehadisü'l Enbiya» ve «Kitabur' Rikak» da Tirmizi : «Kitabu'z-Zuhd» de Nesai 'de «Kitabu't-Tib» da tahric etmişlerdir. Husayn b. Abdirrahman'ın «namazda filân değildim. Lâkin beni akrep sokmuştu» demesi kendisinin ibadette bulunduğunu zannetmesinler yani yapmadığı bir şey'i yaptı zannederek başkasına o suretle anlatmasınlar diyedir. Rukye: Hasta okumaktır. Hadisdeki «ayn» dan murad da nazar olmaktır. Bazı insanların gözlerinin başkalarına dokunduğu dinen hak olduğu gibi bugün tıbben de kabul edilmiştir. Hume: Akrep ve yılan gibi hayvanların zehiri ve o zehirin tevlid ettiği şiddet ve hararettir. «Nazarla zehirli hayvan sokmasından başka hiç bir şeyde Rukiye yoktur.» cümlesi hakkında Hattabî şunları söylemiştir: «Bu hadisin mânası nazar olana ve zehirli hayvan sokana okumaktan daha şifâ bahş ve daha evlâ hiç bir deva yoktur, demektir. Çünkü bunların zararı pek şiddetlidir. Yoksa hastalara okunmaz demek değildir. Filvaki Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hem okumuş hemde okumayı emretmiştir. Hastaya Kur'an ve esmaullâh okumak mubahtır. Okumanın mekruh olanı arapçadan başka bir dille yapılandır. Çünkü bu ya küfüre varır yahut içine şirk karışan sözlerden ibaret olur. Resulullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem/in kerih gördüğü hasta okuma cahiliyet devrinde Arapların yaptığı muskacılık (nüsha) dır. Onlar bunun hastalıkları gidereceğine inanır ve cinlerin yardımı ile yapıldığını söylerlerdi.» İbni Esir diyor ki: «Hadislerin bazısında hasta okumanın caiz olduğu diğer bazılarında ise; bundan nehyedildiği görülmektedir; ve her iki hususa aid bir çok hadisler vardır. Bunların araları şöyle bulunur: mekruh olan okuma Arapçadan başka bir lisanla ve Allah Teâlâ'nın isimlerini, sıfatlarını, semadan indirdiği kitaplarındaki kelâmını zikretmeksizin yapılacak okumanın mutlaka fayda vereceğine i'tikad ve itimad edilendir. Resulullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in : «Okunan kimse tevekkül etmiş sayılmaz.» buyurmasının mânası da budur. Ama Kur'an-ı Kerim ve esmâ-ı ilâhiyeyi okumak suretiyle yapılan rukye mekruh değildir...» «Hem onlarla birlikte cennete hesapsız, azapsız girecek yetmiş bin kişi (daha) var...» ifadesinden murad şüphesiz ki yine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ümmetidir. Yalnız cümlenin takdiri hususunda iki ihtimal vardır. 1- Bu yetmişbin kişi ufukta gösterilenlerden başkadır. 2- Yetmişbin kişi ona gösterilenler cümlesindendir. Nitekim Buhârî'nin rivayeti de bu ihtimali teyid etmektedir. Hadis-i şerif : Şer'-i bir delilin üzerinde münazara ve münakaşa yapmanın mubah olduğuna; delildir
Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. Bize Zeyd b. Hubab tahdis etti. Bize Muaviye b. Salih, Rabia b. Yezid'den tahdis etti. O Ebu İdris el-Havlani ve Ebu Osman'dan, ikisi Cubeyr b. Nufeyr b. Malik el-Hadrami'den, o Ukbe b. Amir el-Cuheni'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu deyip, hadisi aynen zikretti ancak rivayetinde: "Kim abdest alıp da eşhedu en la ilahe illallah vahdehu la şerike leh ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Resuluh: Allah'tan başka bir ilah olmadığına, bir ve tek ve ortaksız olduğuna ve Muhammed'in Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna şahitlik ederim, derse" dedi. DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadisi Ebu Davud ile Tirmizî de tahriç etmişlerdir. Ulemâ hadisin birinci tarikindeki Ebu Osman'in kim olduğu hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bazıları bu zat Muaviyetü'bnü Salih'tir demiş diğerleri Rabiatü'bnü Yezid olduğunu söylemislerdir.Ebu Aliy el-Gassani «Takyidü'l Mühmel» adlı eserinde : «Doğrusu bu zat Muaviyetü'bnü Salih'tir» demiş uzun uzadıya deliller getirerek onun Muaviyetü'bnü Salih olduğunu ispat etmiştir. Ukbetü'bnü Amir (R.A.)'ın : «Üzerimizde deve gütme vazifesi vardı» demesinden anlaşılıyor ki; bir kaç deve sahibi birleşerek develerini bir yere katmışlar ve nevbetle hergün içlerinden biri güder, diğerleri işlerine güçlerine giderlermiş, o gün sıra Hz. Ukbe'de olduğu için develerle meşgul olurken Resulullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in tebşiratının bir kısmına yetişemiyerek Ömer (R.A.)'tan öğrenmiş. Bu hadiste Resulullâh (Saltallahu Aleyhi ve Sellem): «İki rekât namaz kılar, kalbi ve yüzüyle o iki rekâta yönlenirse, o kimseye cennet vacip olur.» buyurmuştur. «Kalbi ve yüzüyle...» (tâbirleri) dile son derece kolay gelen iki kelime isede bu iki kelime huşu ve huzu'un bütün nevilerini ifade etmektedirler.Çünkü huzu âzâda, huşu da kalpte olur. Binaenaleyh türkçemizde sehl-i mümteni denilen dile kolay fakat bulup söylemesi pek güç olan bu kısa ibare Resulullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e has olan «cevamiu-l'kelîme» madudturlar. Onun için Hz. Ukbe hayran kalarak «bu ne güzel şey» demiştir. Âmir (R.A.) bununla ya bu söz ne güzel yahut bu fayda veya müjde yahut ibadet ne güzel demek istemiştir. İbarenin güzelliği iki cihettendir. Birinci cihet; sehl-i mümtenu olması ikinci cihette üzerine büyük sevap terettüp etmesidir. NEVEVİ ŞERHİ: Müslim dedi ki: "Bana Muhammed b. Hatim b. Meymlin tahdis etti ... Ukbe b. Amir'den" Sonra Müslim (553 numaralı hadiste): "Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti ... Ukbe' den" dedi. Şunu bil ki, ilim adamları birinci rivayet yolunda "bana Ebu Osman tahdis etti" diyenin kim olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu kişinin Muaviye b. Salih olduğu da, Rabia b. Yezid olduğu da söylenmiştir. Ebu Ali el-Gassaniel-Ceyyani Takyfdu'l-Mühmel adlı eserinde şunları söylemektedir: Doğrusu bunu söyleyenin Muaviye b. Salih olduğudur. Ebu Abdullah b. el-Hazza kendi nüshasında: Rabia b. Yezid dedi ki: Bana Ebu Osman da Cubeyr'den tahdis etti. O Ukbe'den diye yazmıştır. Ebu Ali (devamla) dedi ki: Ancak Müslim'den rivayet edilen nüshalarda gelen bizim ilk olarak sözünü ettiğimizdir. Yani benim burada önce kaydettiğimdir. Doğrusu da odur. İbnu'I-Hazza'nın zikrettiği ise onun bir yanılmasıdır. Bu sika, haflZ imamların rivayetlerinden açıkça bellidir. Bu hadisi ayrıca Muaviye b. Salih iki senetle rivayet etmiştir. Bunlardan birisi: Rabia b. Yezid'den, o Ebu İdris'ten, o Ukbe'den şeklinde, ikincisi ise Ebu Osman'dan, o Cubeyr b. Nufeyr'den, o Ukbe'den şeklindedir. Ebu Ali el-Gassanıel-Ceyyanıdedi ki: Bizim belirttiğimiz doğru şekle uygun olarak da bunu Ebu Mesud ed-Dımeşkl de tahriç ederek açıkça şunları söylemiştir: Muaviye b. Salih dedi ki: Bana Ebu Osman da Cubeyr' den tahdis etti. O Ukbe' den rivayet etti. Sonra da Ebu Ali bu kişinin Muaviye b. Salih olduğunun açıkça ifade edildiği çok sayıda rivayet yolunu zikretmekte ve Ebu Ali doğru olduğunu söylediği bu hususa dair geniş açıklamalarda bulunmaktadır. Bu şekilde böyle diyenin Ebu Davud'un Süneninde Muaviye b. Salih olduğu da açıkça ifade edilmiştir. Ebu Davud dedi ki: Bize Ahmed b. Said, İbn Vehb'den tahdis etti. O Muaviye b. Salih'ten, o Ebu Osman'dan. Zannederim Said b. Hani de Cubeyr b. Nufeyr'den, o Ukbe'den diye rivayet etmiştir. Muaviye dedi ki: Bana Rabia da Yezid'den tahdis etti. O Ebu İdris'ten, o Ukbe'den. Ebu Davud'un lafzı bu şekildedir. O da az önce belirttiğimiz hususta gayet açık ifadeleri ihtiva etmektedir. İbn Ebu Şeybe yoluyla gelen diğer rivayetteki "bize Muaviye b. Salih, Rabia b. Yezid'den tahdis etti. O Ebu İdris ve Ebu Osman'dan (ikisi) Cubeyr' den" şeklindeki ifadeleri de az önce geçene göre yorumlanır. Yani onun "ve Ebu Osman" sözü Rabia'ya atfedilmiştir. İfadenin de takdiri şöyledir: Bize Muaviye, Rabia'dan, o Ebu İdris'ten, o Cubeyr'den tahdis etti. Yine bize Muaviye, Ebu Osman'dan, o Cubeyr'den tahdis etti şeklindedir. Bu şekildeki yorum ve takdirin delili de Ebu Ali el-Gassanl'nin kendi isnadıyla Abdullah b. Muhammed el-Beğavi' den nakletmiş olduğu rivayettir. O dedi ki: Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. (3/119) Bize Zeyd b. Hubab tahdis etti, bize Muaviye b. Salih, Rabia b. Yezid'den tahdis etti. O Ebu İdris el-Havlanl'den, o Ukbe'den. Muaviye dedi ki: Ebu Osman da Cubeyr b. Nufeyr' den, o Ukbe' den rivayet etti. Ebu Ali dedi ki: İşte bu isnad Müslim'in Ebu Bekr b. Ebi Şeybe'den diye naklettiği rivayetteki içinden çıkılması zor noktaya açıklık getirmektedir. Ebu Ali dedi ki: Ayrıca Abdullah b. Vehb de Muaviye b. Salih'ten bu hadisi rivayet etmiştir. Her iki senedi de ve bunların nereden tahriç edildiklerini de açıkça ifade etmiş, bizim az önce zikrettiğimiz Ebu Davud'un, Ahmed b. Said'den, onun İbn Vehb'den kaydettiğimiz rivayetini de zikretmiştir. Ebu Ali (devamla) dedi ki: Ebu İsa et-Tirmizi de tasnif ettiği eserinde bu hadisi kendisinin bir üstadından Zeyd b. Hubab yoluyla tahriç etmiş, ancak Zeyd'den gelen isnadını doğru bir şekilde kaydetmemiş, Ebu İsa da bu hususta Zeyd b. Huba.b'a tenkitte bulunmuştur. Halbuki Zeyd böyle bir mesuliyetten uzaktır. Bu hususta yanılan kişi Ebu İsa' dır. Yahut bu hadisi kendisine nakleden onun üstadıdır çünkü bizler hafız imamların Zeyd b. Hubab'dan, Ebu İsa (et-Tirmizi)'nin zikrettiğine muhalif olan rivayeti kaydetmiş bulunmaktayız. Allah'a hamdolsun. Bu hadisi yine Ebu İsa el-İlel adlı kitabında ve Muhammed b. İsmail el-Buhari'ye yönelttiği sorularında (sualat) zikretmiş, ancak onu güzel bir şekilde ortaya koymamış, orada bizim imamlardan zikrettiklerimize muhalif bazı sözler kaydetmiştir. Muhtemelen o bu hadisi ondan diye hıfzetmemiştir. Bu da isnadında ihtilaf edilmiş bir hadistir. Bu hadisin rivayet yollarının en güzeli ise Müslim b. el-Haccac'ın, İbn Mehdi ve Zeyd b. Hubab, Muaviye b. Salih'ten diye tahriç ettiği rivayettir. Ebu Ali (devamla) dedi ki: Bu hadisi Ebu Bekr'in kardeşi Osman b. Ebu Şeybe de Zeyd b. Hubab'dan diye rivayet etmiş, isnadında Cubeyr b. Nufeyr adındaki raviyi de eklemiştir. Ebu Davud bunu Süneninde namazda içinden vesvese geçirmenin mekruh oluşu babında zikrederek şunları söylemektedir: Bize Osman b. Ebu Şeybe tahdis etti. Bize Zeyd b. Hubab tahdis etti. Bize Muaviye b. Salih, Rabia b. Yezid'den tahdis etti. O Ebu İdris el-Havlanı'den, o Cubeyr b. Nufeyr'den, o Ukbe b. Amir'den deyip bu hadisi zikretti. Ebu Ali el-Gassani'nin açıklamaları burada sona ermektedir. Yüce Allah'ın rahmeti üzerine olasıca gerçekten bu isnadı oldukça sağlam bir şekilde ortaya koymuş bulunmaktadır. Allah en iyi bilendir. Ebu İdris'in adı Aiz Billah b. Abdullah'tır. "Deve çobanlık sırası bizde idi. .. " Bu sözlerin anlamı şudur: Onlar develerini sıra ile güdüyorlardı. Birkaç bir araya gelir, develerini de birbirine katar ve her gün onlardan birisi onların çobanlığını yapardı. (3/120) Bundan maksat ise bu işin kendilerine daha kolay gelmesi ve diğerlerinin işlerini görmesidir. "Akşam vakti onları götürdüm." Yani develeri günün sonuna doğru ağıllarına götürdüm, işlerini bitirdim sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in meclisine geldim. "Kalbi ile ve yüzüyle onlara yönelerek iki rekat kılarsa" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu iki lafızia huzu ve huşu türlerini bir arada zikretmiş olmaktadır. Çünkü huzu, organlar hakkında huşu ise kalp ile -bir grup ilim adamının dedikleri gibi- olur. "Bu ne kadar güzel" yani bu söz, bu fayda, bu müjde ya da bu ibadet ne kadar güzel demektir. Güzelliği ise çeşitli bakımıardandır. Herkesin herhangi bir zorlukla karşılaşmadan yapabilecek şekilde kolayolması ve ecrinin pek büyük olması bu güzelliklerindendir. Allah en iyi bilendir. "Abdestini iyice alır, abdest organlarını iyice yıkarsa" yani abdestini tam ve eksiksiz alıp, sünnete uygun olarak suyun ulaşması gereken yerlere kadar ulaştırırsa anlamındadır. Hadisin İhtiva Ettiği Hükümlere Gelince: Abdest alan kimsenin abdestinden sonra eşhedu en la ilahe illallah vahdehu la şerike leh ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Resuluh: Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, bir ve tek ve ortaksız olduğuna şahadet ederim. Muhammed'in de onun kulu ve Resulü olduğuna şahadet ederim demesi müstehaptır. Bu hususta ittifak edilmiştir. Aynca buna Tirmizi'nin rivayetinde bu hadise bağlı olarak gelen: "Allahummec'alni mine't-tewabıne vec'alni mine'l-mütetahhirin: Allah'ım beni çokça tövbe edenlerden eyle, temizlenip, annanlardan kıl, demesi de gerekir. Yine buna Nesai'nin Amelu'l Yevmi ve'l-Leyle adlı eserinde merfu olarak rivayet ettiği: "Subhanekallahumme ve bi hamdik, eşhedu en la ilah e illa ent vahdek la şerike lek estağfiruke ve etubu ileyk: Allah'ım seni hamdinle her türlü eksiklikten tenzih ederim. Senden başka hiçbir ilah olmadığına, bir ve tek ve ortaksız olduğuna şahitlik ederim. Senden mağfiret diler, sana tövbe ederim tesbihini de eklemesi müstehaptır. Bizim (ŞafiI) mezhebimize mensup ilim adamları: Bu zikirler aynı zamanda gusleden için de müstehaptır, demişlerdir. Allah en iyi bilendir
(ابو اسحاق سلیمان بن فیروز کوفی ) شیبانی نے ولید بن عیزار سے ، انہوں نے سعد بن ایاس ابو عمرو شیبانی سے اور انہوں نے حضرت عبد اللہ بن مسعود رضی اللہ عنہ سے روایت کی کہ میں نے رسول اللہ سے پوچھا : کون سا عمل افضل ہے ؟ آپ نے فرمایا : ’’ نماز کو اس کے وقت پر پڑھنا ۔ ‘ ‘ میں پوچھا : اس کے بعد کون ؟ فرمایا : ’’ والدین کے ساتھ حسن سلوک کرنا ۔ ‘ ‘ میں نے پوچھا : پھر کون سا ؟ فرمایا : ’’ اللہ کی راہ میں جہاد کرنا ۔ ‘ ‘ میں نے مزید پوچھنا صرف اس لیے چھوڑ دیا کہ آپ پر گراں نہ گزرے ۔
حصین بن عبد الرحمن سے ( ہشیم کے بجائے ) محمد بن فضیل نے سعید بن جبیر کے حوالے سے حدیث سنائی ، انہوں نےکہا : ہمیں حضرت ابن عباس رضی اللہ عنہ نےحدیث سنائی کہ رسو ل اللہ ﷺ نے فرمایا : ’’میرےسامنے تمام امتیں پیش کی گئیں ..... ‘ ‘ پھر حدیث کا باقی حصہ ہشیم کی طرح بیان کیا اور ابتدائی حصے ( حصین کےواقعے ) کا ذکر نہیں کیا ۔
زید بن حباب نے معاویہ بن صالح سے باقی ماندہ سابقہ سند کے ساتھ حضرت عقبہ بن عامر جہنی رضی اللہ عنہ سے روایت کی کہ رسول اللہ ﷺ نے فرمایا : اس کے بعد پچھلی ورایت کے الفاظ ہیں ، البتہ انہوں نے ( اس طرح ) کہا : ’’ جس نےوضو کیا اور کہا : میں گواہی دیتا ہوں کہ اللہ کے سوا کوئی معبود نہیں ، وہ اکیلا ہے ، اس کا کوئی شریک نہیں اور میں گواہی دیتا ہوں کہ محمدﷺ اس کے بندے اور اس کے رسول ہیں ۔ ‘ ‘
আবূ বকর ইবনু আবূ শাইবাহ্ (রহঃ) ..... 'আবদুল্লাহ ইবনু মাসউদ (রাযিঃ) বলেনঃ আমি রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়া সাল্লাম কে প্রশ্ন করলাম, সর্বোত্তম আমল কোনটি? তিনি বললেন, সময় মত সালাত আদায় করা।’ আমি জিজ্ঞেস করলাম, তারপর কোনটি? তিনি বললেন, পিতা-মাতার প্রতি সদ্ব্যবহার করা। আমি জিজ্ঞেস করলাম, তারপর কোনটি? তিনি বললেন, আল্লাহর পথে জিহাদ করা। তার কষ্ট হবে এ ভেবে অতিরিক্ত প্রশ্ন করা থেকে বিরত থাকলাম। (ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ ১৫৪, ইসলামিক সেন্টারঃ)
আবূ বাকর ইবনু আবূ শাইবাহ (রহঃ) ..... ইবনু আব্বাস (রাযিঃ) থেকে বর্ণিত। তিনি বলেন, রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম বলেছেনঃ স্বপ্নে আমার সামনে সকল উম্মতকে পেশ করা হয় ..... এভাবে বর্ণনাকারী হুসায়ন বর্ণিত হাদীসের অনুরূপই বর্ণনা করেন। কিন্তু হাদীসটির প্রথমাংশ উল্লেখ করেনি। (ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ ৪২১, ইসলামিক সেন্টারঃ)
আবূ বাকর ইবনু আবূ শাইবাহ্ (রহঃ) ..... উকবাহ ইবনু আমির আল জুহানী (রাযিঃ) রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম থেকে উপরের হাদীসের অনুরূপ বর্ণনা করেছেন। তবে এ বর্ণনায় বলেছেনঃ যে ব্যক্তি ওযু করে পাঠ করবে- 'আমি সাক্ষ্য দিচ্ছি যে, আল্লাহ ব্যতীত প্রকৃত কোন উপাস্য নেই। তিনি এক, তার কোন শারীক নেই। আমি আরো সাক্ষ্য দিচ্ছি যে, মুহাম্মাদ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম তার বান্দা ও রাসূল'। (ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ ৪৪৫, ইসলামিক সেন্টারঃ)
இப்னு அப்பாஸ் (ரலி) அவர்கள் வாயிலாக வரும் மேற்கண்ட ஹதீஸ் மற்றோர் அறிவிப்பாளர் தொடர் வழியாகவும் வந்துள்ளது. "எனக்குப் பல சமுதாயத்தார் எடுத்துக் காட்டப்பட்டனர்" என்று அல்லாஹ்வின் தூதர் (ஸல்) அவர்கள் கூறினார்கள் என இந்த அறிவிப்பு தொடங்குகிறது. அறிவிப்பாளர் ஹுஸைன் (ரஹ்) அவர்கள் ஆரம்பத்தில் குறிப்பிட்டுள்ள தகவல் இடம்பெறவில்லை. அத்தியாயம் :