عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا ، قَالَتْ : " مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ مُحَمَّدًا صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَأَى رَبَّهُ ، فَقَدْ كَذَبَ ، وَهُوَ يَقُولُ " : {{ لاَ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ }} ، " وَمَنْ حَدَّثَكَ أَنَّهُ يَعْلَمُ الغَيْبَ ، فَقَدْ كَذَبَ ، وَهُوَ يَقُولُ " : لاَ يَعْلَمُ الغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ "
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ ، عَنْ إِسْمَاعِيلَ ، عَنِ الشَّعْبِيِّ ، عَنْ مَسْرُوقٍ ، عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا ، قَالَتْ : مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ مُحَمَّدًا صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ رَأَى رَبَّهُ ، فَقَدْ كَذَبَ ، وَهُوَ يَقُولُ : {{ لاَ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ }} ، وَمَنْ حَدَّثَكَ أَنَّهُ يَعْلَمُ الغَيْبَ ، فَقَدْ كَذَبَ ، وَهُوَ يَقُولُ : لاَ يَعْلَمُ الغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ إِسْمَاعِيلَ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ مَسْرُوقٍ، عَنْ عَائِشَةَ ـ رضى الله عنها ـ قَالَتْ مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ مُحَمَّدًا ﷺ رَأَى رَبَّهُ فَقَدْ كَذَبَ وَهْوَ يَقُولُ {لاَ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ} وَمَنْ حَدَّثَكَ أَنَّهُ يَعْلَمُ الْغَيْبَ فَقَدْ كَذَبَ، وَهْوَ يَقُولُ لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ إِلاَّ اللَّهُ.
Narrated Masruq:`Aisha said, "If anyone tells you that Muhammad has seen his Lord, he is a liar, for Allah says: 'No vision can grasp Him.' (6.103) And if anyone tells you that Muhammad has seen the Unseen, he is a liar, for Allah says: "None has the knowledge of the Unseen but Allah
Telah menceritakan kepada kami [Muhammad bin Yusuf] telah menceritakan kepada kami [Sufyan] dari [Ismail] dari [Asy Sya'bi] dari [Masruq] dari ['Aisyah] radliyallahu'anhuma, ia berkata, "Barangsiapa menceritakan kepadamu bahwa Muhammad Shallallahu'alaihiwasallam melihat Tuhannya berarti ia telah dusta, karena Allah berfirman: '(Ia tidak bisa dimengetahui oleh pandangan) ' (Qs. Al An'am: 103), dan barangsiapa menceritakan kepadamu bahwa ia tahu yang ghaib, berarti ia telah dusta, sebab Muhammad bersabda: 'Tidak ada yang tahu yang ghaib selain Allah
Aişe r.anha, Mesruk'a şöyle demiştir: Her kim sana "Muhammed (miraç gecesinde) Rabbini gördü" diye hadis rivayet ederse yalansöylemiştir. Çünkü Allah "Gözler onu göremez"(En'am 103) demektedir. Yine her kim sana Muhammed'in gaybı bildiğini rivayet ederse muhakkak o da yalan söylemiştir. Çünkü Yüce Allah "Allah'tan başka kimse gaybı bilmez"(Neml 65) diye söylüyor demiştir. Fethu'l-Bari Açıklaması: Buradaki örnek ayetlerden ikincisi hakkında Lokman suresinin tefsiri yapılırken orada zikredilen İbn Ömer hadisini açıkladığımız sırada söz etmiştik. Beşinci ayete gelince Taberi şöyle der: Kıyametin ne zaman kopacağını O'ndan başka hiç kimse bilmez. Buna göre onun takdiri Allah'a kalmıştır. Kıyamet saatinin bilgisi ona havale edilir. İbn Battal şöyle demiştir: Bu ayetler Yüce Allah'ın ilmini ispat eden ayetlerdir. İlim, -Allah ilim olmaksızın alimdir diyen görüşün aksine- zat sıfatlarındandır. Öte yandan Allah'ın ilminin kadim (ezeli) olduğu sabit olduğuna göre ilminin malum olan her şeye taallukunun bu ayetlerin delaletiyle hakiki olması gerekir. Bu açıklama ile onların kudret, kuvvet, hayat ve başka sıfatlar konusundaki görüşleri de kendilerine reddolunur. Beyhaki bu bölümde zikredilen ayetlerle bu manada başkalarını zikrettikten sonra şöyle der: Ebu İshak el-İsferEl.yini'nin görüşü şöyle idi: "el-Alim" malumatı bilen, "el-habir" bir şeyi daha vücuda gelmeden bilen, "eş-şehid" hazırı bildiği gibi gaibi de bilen, "el-muhsi" çokluk, bilmesine engelolmayan demektir. Ebu İshak bundan sonra "O gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir"(Taha 7) ayet-i kerimesi hakkında İbn Abbas hadisine yer verir ve şöyle der: Allah kulun kendi içinde sakladığını ve yapmadan önce ileride yapacaklarına dair kendisinin de bilmediğini bilir. Bir başka isnadla yapılan nakilde İbn Abbas şöyle demiştir: Allah senin kendi nefsindeki sırrı bildiği gibi, yarın yapacağın şeyi de bilir. "Yahya, O her şey üzerinde ilmen zahir, her şey üzerinde ilmen batındır demiştir." Burada adı geçen Yahya, meşhur nahiv alimi Yahya b. Ziyad el-Ferra'dır. O bu görüşe Maani'l-Kur'an isimli eserinde yer vermiştir. Bir başkası ise şöyle demiştir: "ez-Zahir" ve "el-bMın" kelimelerinin manası eşyanın zahirine de, batınına da vakıf ve haberdar demektir. Bazıları o, delillerle zahir, zatı itibariyle batındır derken, bir başkası, aklen zahir, hissen batındır demiştir. Bir başka bilgin ise zahir her şeye all ve yücedir. Çünkü bir şeye galebe çalan varlık, ona galip gelir ve yüce olur. BMın ise her şeyde bMın yani her şeyin içyüzünü bilen demektir demiştir. Onun "küllü şey=her şey" sözü, olan ve ileride olacak olanları bilmesini kapsar. Zira bütün mahlukatı kendi iradesiyle yaratan varlık, onları bilme ve kendilerine muktedir olma ile niteliklidir. Necm suresinin tefsirinde Veki vasıtasıyla İsmail'in şu sözüne yer verilmişti: "Her kim sana yarın olacakları bildiğini söylerse yalan söyler." Sonra İsmail, "Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez"(Lokman 34) ayetini okunmuştur. Burada bu ayete yer verilmesi, daha önceki İbn Ömer hadisine paralelolduğu için çok uygun düşmüştür. Fakat İmam Buhari açıkça söyleyeceği yerde işaret etmeyi tercih etmek gibi çoğunlukla başvurduğu adetine göre hareket etmiştir. Allah'ı görmeyle ilgili konunun açıklanması, Necm suresinin tefsirinde geçtiği gibi gaybı bilme ile ilgili şeyler Lokman suresinin tefsirinde geçmişti. İbnü't-Tin'in nakline göre Davudi şöyle demiştir: Bu rivayet yolunda geçen "Her kim sana Muhammed'in gaybı bildiğini rivayet ederse muhakkak o da yalan söylemiştir." ifadesinin mahfuz olduğunu zannetmiyorum. Hiç kimse Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisine bildirilenler hariç gaybı bildiğini iddia etmez. Haberin burada yer alan rivayet yolunda Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in adı açıkça zikredilmemektedir. Haberde "Her kim o bilir diye rivayet ederse" ifadesi kullanılmaktadır. Zannediyorum ravi Aişe r.anha'nın ifadesindeki "Sana rivayet ederse" cümlesindeki zamirin bundan öncekinde geçtiği üzere Muhammed olduğu düşüncesine dayandırmıştır. Çünkü bundan önceki cümle "Her kim, sana 'Muhammed (miraç gecesinde) Rabbini gördü' diye hadis rivayet ederse yalan söylemiştir" cümlesi geçmişti. Aişe r.anha bundan sonra "Her kim sana o yarın olacakları bilir diye rivayet ederse yalan söylemiştir" demiştir. Ancak İbrahim en-Nehaı'nin Mesruk vasıtasıyla Aişe r.anha'den naklettiği rivayet, bu görüşü bulandırmaktadır. İbrahim'in rivayetine göre Aişe r.anha şöyle demiştir: "Üç şey var ki bunlardan birini söyleyen Allah'a karşı büyük bir iftirada bulunmuştur: "Her kim o yarın olacakları bildiğini iddia ederse yalan söylemiştir. "(Müslim, İman) Bu hadisi Nesai de rivayet etmiştir. İfadenin zahirine göre zamir, iddiada bulunan kişi yerine kullanılmıştır. Fakat İbn Huzeyme ve İbn Hibban'ın Şa'b!'den yaptıkları nakillerine göre bu zamirin Muhammed yerine kullanıldığı açıkça şöyle belirtilmiştir: "Muhammed Rabbini görmüştür ve o vahiyden bazı şeyleri gizlemiştir. Muhammed yarın olacakları bilir diyen kimse Allah'a karşı büyük bir yalan iftirada bulunmuştur." Hadis Müslim' de yer almaktadır ve bu rivayet daha tamdır.(Müslim, İman) Fakat orada "Her kim onun yarın olacakları haber verdiğini iddia ederse" cümlesi açık isim değil, zamirle kullanılmıştır. Nitekim İsmail'in "Her kim Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bir şey gizlediğini iddia ederse" şeklindeki cümlesine matuf olan rivayetinde de zamir yer almaktadır. Dolayısıyla Davud!'nin "Hiç kimse Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisine bildirilenler hariç gaybı bildiğini iddia etmez" şeklindeki iddiası tenkide uğramaktadır. Çünkü imanı kök salmamış bazı kimselerin düşüncesi bu yönde idi. Hatta onlar Nebiliğin sıhhati, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gayba dair ne varsa tümünü bilmesini gerektirir düşüncesinde idiler. Nitekim İbn İshak'ın Meğaz!'sinde yer alan bir habere göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in devesi kaybolur. Bunun üzerine Zeyd b. el-lasıt, Muhammed Nebi olduğunu iddia edip, semadan haber verdiğini söylüyor. Halbuki devesinin nerede olduğunu bilmiyor demiştir. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Filanca şöyle şöyle söylüyor. Allah 'a yemin olsun ki ben sadece onun bana bildirdiğini bilirim. Yüce Allah bana devemin nerede olduğunu göstermiştir. Devem filan yerdeki dağ yolundadır ve görülmesine bir ağaç engel olmaktadır" demiş ve bunun üzerine bazıları gidip, devesini getirmiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisinin gayba dair Allah' ın bildirdiklerinden başkasını bilmediğini ifade etmiştir. Bu, Yüce Allah'ın "Sırlarını kimseye muttali kılmaz. Ancak (bildirmeyi) dilediği Nebi bunun dışzndadır"(Cin 27) ayetine uygun düşmf'ktedir. Buradaki "gayb" kelimesinden maksadın ne olduğu noktasında ihtilaf edilmiştir. Bazıları, kelime genelliği üzeredir derken, bazıları özellikle vahiyle ilgilidir demişlerdir. Başkaları ise kıyametin bilgisine dairdir görüşünü ileri sürmüşlerdir. Ancak bu yaklaşım, Lokman suresinin tefsirinde "Kıyametin bilgisi Yüce Allah'ın kendisine ayırdığı bilgilerdendir" şeklinde geçen ifadeye göre zayıftır
ہم سے محمد بن یوسف نے بیان کیا، انہوں نے کہا ہم سے سفیان نے بیان کیا، ان سے اسماعیل نے بیان کیا، ان سے شعبی نے بیان کیا، ان سے مسروق نے اور ان سے عائشہ رضی اللہ عنہما نے بیان کیا کہ اگر تم سے کوئی یہ کہتا ہے کہ محمد صلی اللہ علیہ وسلم نے اپنے رب کو دیکھا تو وہ غلط کہتا ہے کیونکہ اللہ تعالیٰ اپنے بارے میں خود کہتا ہے کہ نظریں اس کو دیکھ نہیں سکتیں اور جو کوئی کہتا ہے کہ نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم غیب جانتے تھے تو غلط کہتا ہے کیونکہ اللہ تعالیٰ خود کہتا ہے کہ غیب کا علم اللہ کے سوا اور کسی کو نہیں۔
‘আয়িশাহ (রাঃ) হতে বর্ণিত। তিনি বলেন, যে ব্যক্তি তোমাকে বলে মুহাম্মাদ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম স্বীয় রবকে দেখেছেন, সে মিথ্যা বলল। কেননা আল্লাহ্ বলছেন, চক্ষু তাঁকে দেখতে পায় না। আর যে ব্যক্তি তোমাকে বলে মুহাম্মাদ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম গায়েব জানেন, সেও মিথ্যা বলল। কেননা আল্লাহ্ বলেন, গায়িব জানেন একমাত্র আল্লাহ্। [৩২৩৪] (আধুনিক প্রকাশনী- ৬৮৬৪, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)
மஸ்ரூக் பின் அல்அஜ்தஉ (ரஹ்) அவர்கள் கூறியதாவது: ஆயிஷா (ரலி) அவர்கள், “முஹம்மத் (ஸல்) அவர்கள் தம் இறைவனை (நேரில்) பார்த்தார்கள் என்று உங்களிடம் யார் அறிவிக்கிறாரோ அவர் பொய் சொல்லிவிட்டார். இறைவனோ ‘கண்பார்வைகள் அவனை எட்ட முடியாது’ என்று தெரிவிக்கின்றான் (6:103). மேலும், முஹம்மத் (ஸல்) அவர்கள் மறைவானவற்றை அறிவார்கள் என யார் உங்களிடம் அறிவிக்கிறாரோ அவரும் பொய் சொல்லிவிட்டார். இறைவனோ ‘அல்லாஹ்வைத் தவிர வேறு யாரும் மறைவானவற்றை அறியமாட்டார்’ எனக் கூறுகின்றான் (27:65)” என்று சொன்னார்கள்.11 அத்தியாயம் :