• 2154
  • عَنْ عَلِيٍّ : قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَقَالَ : إِنِّي اغْتَسَلْتُ مِنَ الْجَنَابَةِ ، وَصَلَّيْتُ الْفَجْرَ ، ثُمَّ أَصْبَحْتُ ، فَرَأَيْتُ قَدْرَ مَوْضِعِ الظُّفْرِ ، لَمْ يُصِبْهُ الْمَاءُ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : " لَوْ كُنْتَ مَسَحْتَ عَلَيْهِ بِيَدِكَ ، أَجْزَأَكَ "

    حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ قَالَ : حَدَّثَنَا أَبُو الْأَحْوَصِ ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ ، عَنِ الْحَسَنِ بْنِ سَعْدٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ عَلِيٍّ : قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَقَالَ : إِنِّي اغْتَسَلْتُ مِنَ الْجَنَابَةِ ، وَصَلَّيْتُ الْفَجْرَ ، ثُمَّ أَصْبَحْتُ ، فَرَأَيْتُ قَدْرَ مَوْضِعِ الظُّفْرِ ، لَمْ يُصِبْهُ الْمَاءُ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَوْ كُنْتَ مَسَحْتَ عَلَيْهِ بِيَدِكَ ، أَجْزَأَكَ

    الجنابة: الجُنُب : الذي يجب عليه الغُسْل بالجِماع وخُروجِ المّنيّ، والجنَابة الاسْم، وهي في الأصل : البُعْد. وسُمّي الإنسان جُنُبا لأنه نُهِيَ أن يَقْرَب مواضع الصلاة ما لم يَتَطَهَّر. وقيل لمُجَانَبَتِه الناسَ حتى يَغْتَسل
    أجزأك: أجزأ : قضى وأغنى وكفى
    " لَوْ كُنْتَ مَسَحْتَ عَلَيْهِ بِيَدِكَ ، أَجْزَأَكَ " *
    لا توجد بيانات

    حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو الأَحْوَصِ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنِ الْحَسَنِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَلِيٍّ، قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ ـ ﷺ ـ فَقَالَ إِنِّي اغْتَسَلْتُ مِنَ الْجَنَابَةِ وَصَلَّيْتُ الْفَجْرَ ثُمَّ أَصْبَحْتُ فَرَأَيْتُ قَدْرَ مَوْضِعِ الظُّفْرِ لَمْ يُصِبْهُ الْمَاءُ ‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ ﷺ ـ ‏ "‏ لَوْ كُنْتَ مَسَحْتَ عَلَيْهِ بِيَدِكَ أَجْزَأَكَ ‏"‏ ‏.‏

    It was narrated that 'Ali said:"A man came to the Prophet and said: 'I bathed to cleanse myself from sexual impurity, and I prayed Fajr, then I noticed a spot the size of a fingernail that the water did not reach.' The Messenger of Allah said: 'If you had wiped it that would have been sufficient for you

    Telah menceritakan kepada kami [Suwaid bin Sa'id] berkata, telah menceritakan kepada kami [Abul Ahwash] dari [Muhammad bin Abdullah] dari [Al Hasan bin Sa'd] dari [Bapaknya] dari [Ali] ia berkata; Seorang lelaki datang menemui Nabi shallallahu 'alaihi wasallam dan bertanya; "Aku mandi junub dan shalat fajar, kemudian di pagi harinya aku melihat seukuran tempat kuku yang tidak terkena air?" Maka Rasulullah shallallahu 'alaihi wasallam pun menjawab: "Sekiranya engkau mengusapnya dengan tanganmu, maka itu telah cukup

    Ali (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Bir adam. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek: Ben cünüplükten guslettim ve sabah namazını kıldım. Sonra sabahleyin vücudumdan bir tırnak yeri kadarının kuru kaldığını gördüm, dedi Nebi- (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Eğer sen, o yerin üzerine elini sürseydin (ve böylece o yerin üzerinden su geçmesini sağlamış olsaydın) sana kafi gelecekti.» buyurmuştur." Not: Ravi Muhammed bin Ubeydullah'ın zayıf olması sebebiyle isnadın zayıflığı Zevaid'de belirtilmiştir. AÇIKLAMA : Kütüb-i Hamse'de bulunmayan (yani kütüb-i sitteden sadece İbn-i Mace'nin rivayet ettiği) bu iki hadis ile ilgili olarak Sindi şöyle demiştir: 'İlk hadis, ğuslederken bir uzvun üzerindeki ıslaklık ve suyun, başka bir uzva nakledilmesi ve onun da bu suretle yıkanmasının caizliğine delalet eder. Bu hüküm, Hanefi alimlerinin kavline uygundur. Ğuslederken, kuru kalan yerin meshedilmesinin yeterliliği anlamı, hadisten çıkarılamaz. Bilakis Nebi (s.a.v.)'in Mubarek saçlarını sıkması suretiyle kuru kalan yer üzerinde suyun aktığı hadisten açıkça anlaşılıyor. İkinci hadiste geçen mesh'den maksad, yalnız ıslak elin kuru kalan yere sürülmesi suretiyle ıslatılması değildir. Gaye, ıslak elin sürülmesiyle kuru kalan yer üzerinden suyun kolayca akmasına yardımcı olunmasıdır. Bu nedenle ikinci hadiste de kuru kalan yerin meshedilmesinin kifayet edeceği manası yoktur.' Ğusül abdesti alınırken kuru kalan yerin daha sonra yıkanması ile ilgili, alimlerin görüşünü bundan sonraki bab'ta gelen hadislerin izahında belirteceğiz. İnşaallah! Bab'ın başlığında ve birinci hadisin metninde geçen ''Lum'a'' kelimesinin asıl manası, yeşil sahanın bir bölümüdür. Kuru iken alınan bir parça otun adı oldugu da söylenir. Bir de başka renk içinde bulunan beyazlık veya siyahlık yahut da kırmızıya da lum'a denir. Fıkıhçıların istılahında ise abdest veya ğusülde kuru kalan yere lum'a denir

    علی رضی اللہ عنہ کہتے ہیں کہ ایک آدمی نبی اکرم صلی اللہ علیہ وسلم کے پاس آیا، اور اس نے عرض کیا کہ میں نے غسل جنابت کیا، اور فجر کی نماز پڑھی پھر جب صبح ہوئی تو میں نے دیکھا کہ بدن کے ایک حصہ میں ناخن کے برابر پانی نہیں پہنچا ہے تو رسول اللہ صلی اللہ علیہ وسلم نے فرمایا: اگر تم اس پر اپنا گیلا ہاتھ پھیر دیتے تو کافی ہوتا ۔

    । আলী (রাঃ) থেকে বর্ণিত। তিনি বলেন, এক ব্যাক্তি নবী সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম -এর নিকট এসে বললো, আমি নাপাকির গোসল করে ফজরের সালাত পড়লাম। তারপর সকাল হলে আমি দেখতে পেলাম যে, নখ পরিমাণ স্থানে পানি পৌঁছায়নি, রাসুলুল্লাহ্ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম বলেনঃ তুমি স্থানটুকু তোমার হাত দিয়ে মাসহ(মাসেহ)্ করলেই তোমার জন্য তা যথেষ্ট হতো।