عَنْ أَبِي مُوسَى رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، قَالَ : دَخَلْتُ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَا وَرَجُلاَنِ مِنْ قَوْمِي ، فَقَالَ أَحَدُ الرَّجُلَيْنِ : أَمِّرْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، وَقَالَ الآخَرُ مِثْلَهُ ، فَقَالَ : " إِنَّا لاَ نُوَلِّي هَذَا مَنْ سَأَلَهُ ، وَلاَ مَنْ حَرَصَ عَلَيْهِ "
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ العَلاَءِ ، حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ ، عَنْ بُرَيْدٍ ، عَنْ أَبِي بُرْدَةَ ، عَنْ أَبِي مُوسَى رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، قَالَ : دَخَلْتُ عَلَى النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ أَنَا وَرَجُلاَنِ مِنْ قَوْمِي ، فَقَالَ أَحَدُ الرَّجُلَيْنِ : أَمِّرْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، وَقَالَ الآخَرُ مِثْلَهُ ، فَقَالَ : إِنَّا لاَ نُوَلِّي هَذَا مَنْ سَأَلَهُ ، وَلاَ مَنْ حَرَصَ عَلَيْهِ
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ، حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، عَنْ بُرَيْدٍ، عَنْ أَبِي بُرْدَةَ، عَنْ أَبِي مُوسَى ـ رضى الله عنه ـ قَالَ دَخَلْتُ عَلَى النَّبِيِّ ﷺ أَنَا وَرَجُلاَنِ مِنْ قَوْمِي فَقَالَ أَحَدُ الرَّجُلَيْنِ أَمِّرْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ. وَقَالَ الآخَرُ مِثْلَهُ. فَقَالَ " إِنَّا لاَ نُوَلِّي هَذَا مَنْ سَأَلَهُ، وَلاَ مَنْ حَرَصَ عَلَيْهِ ".
Narrated Abu Musa:Two men from my tribe and I entered upon the Prophet. One of the two men said to the Prophet, "O Allah's Messenger (ﷺ)! Appoint me as a governor," and so did the second. The Prophet (ﷺ) said, "We do not assign the authority of ruling to those who ask for it, nor to those who are keen to have it
Telah menceritakan kepada kami [Muhammad bin Al 'Ala`] telah menceritakan kepada kami [Abu Usamah] dari [Buraid] dari [Abu Burdah] dari [Abu Musa] radliallahu 'anhu mengatakan; aku menemui Nabi shallallahu 'alaihi wasallam bersama dua orang kaumku, lantas satu diantara kedua orang itu mengatakan; 'Jadikanlah kami pejabat ya Rasulullah? ' orang kedua juga mengatakan yang sama. Secara spontan Rasulullah Shallallahu'alaihiwasallam bersabda; "Kami tidak akan memberikan jabatan ini kepada orang yang memintanya, tidak juga kepada orang yang ambisi terhadapnya
Ebu Musa r.a. şöyle demiştir: kendi aşiretinden iki kişiyle birlikte Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna gitmiştim. Onlardan biri "Ya Resulallahi Beni bir göreve tayin et!" dedi. Diğeri de bunun aynısını söyledi. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Bizler bir görevi onu talep edene ve hırsla isteyene vermeyiz" buyurdu. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Görevi hırsla istemenin mekruhluğu." Yani onu elde etmeye. "oJlo::!1 " Bu kavrama halifelik demek olan imaret-i uzma ile bazı beldelere valilik anlamına gelen imaret-i suğra dahildir. Bu, Nebi s.a.v.'in bir şeyi daha vuku bulmadan önce haber vermesidir. Nitekim aynen onun haber verdiği gibi olmuştur. "Halbuki idarecilik, kıyamet günü nedamet olacaktır." Yani bu görevi gerektiği şekilde yapmayan kimse için nedamet olacaktır. Bunu Müslim'in Ebu Zerr'den naklettiği şu hadis de kaydetmektedir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Ya Resulallah! Beni bir göreve tayin etmez misin?" diye sordum. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle cevap verdi: "Sen zayıfsın! Bu görev bir emanettir. Sözkonusu görev kıyamet günü rüsvaylık ve nedamet olacaktır. Ancak bu görevi hakkıyla alan ve üzerindeki yükümlülüğü ifa edenler müstesnadır. "(Müslim, İmara) Nevevi şöyle demiştir: Bu hadis, -özellikle kendisinde zayıflık olan kimseler için- görevi üstlenmekten kaçınma konusunda büyük bir prensiptir. Ehil olmadığı halde bu göreve gelen ve sonra adaleti sağlamayan kimseler yaptıkları ihmalden dolayı kıyamet günü rüsvaylıkla cezalandırıldıkları takdirde bu bir nedamet olacaktır. Göreve ehil olup, adil davranan kimse için -haberlerden anlaşıldığı üzere- büyük bir ecir sözkonusudur. Fakat göreve gelmekte büyük bir tehlike vardır. Bundan dolayı büyükler görevalmaktan kaçınmışlardır. Doğruyu en iyi Yüce Allah bilir. "O makam, ne güzel bir sütannedir ve ne kötü bir sütten kesendir." Davudı bu cümleyi şöyle açıklamıştır: 0, dünyada ne iyi bir sütannedir, öldükten sonra ise ne kötü bir sütten kesendir. Zira kişi yaptıklarından dolayı hesaba gidecektir. Dolayısıyla bu görev henüz emme ihtiyacı sona ermeden memeden kesen anne gibidir ki bu tavır, çocuğun ölmesine sebep olur. Bir başkası bu cümleyi şöyle açıklamıştır: 0, ne güzel bir sütannedir. Çünkü kişi bu makama geldiğinde mertebe, mal elde eder, sözü geçer, maddi ve vehmi birtakım lezzetler elde eder. Ancak ölümle veya başka bir sebeple o görevden ayrılma durumunda, ahirette sebep olduğu birtakım sorumluluklarından dolayı ne kötü bir sütten kesendir! Hadisten göreve gelen kimsenin elde ettiği nimet ve mutluluğun, karşılaşacağı mutsuzluk ve zarardan daha az olacağı anlaşılmaktadır. Bu ya dünyada iken görevden azledilerek olur ki kişi bu durumda bilinmez, sorulmaz bir kişilik haline gelir ya da ahirette sorumluluk ve mesuliyettir ki bu daha da ağırdır. Yüce Allah'tan af ve mağfiret dileriz. Kadı Beydavı şöyle demiştir: Aklı başında olan bir kimseye ardından hasretierin geldiği lezzet ve ferahlanmak yaraşmaz. Mühelleb'in düşüncesi ise şu yöndedir: Bir görevi hırsla istemek, insanların o görev uğruna birbirleriyle çatışmasına sebeptir. Bunun sonunda kan akar, mallar ve ırzlar mubah görülür, yeryüzünde fesad büyür. Pişmanlığın neden kaynaklandığına gelince, kişi öldürülebilir veya görevden azledilir ya da ölür ve o göreve geldiğine pişman olur. Zira işlediği sorumluluk getiren şeylerden hesaba çekilir. Oysa kendisi hırsla istemiş olduğu şeyi ondan ayrı düştüğü için elden kaçırmıştır. Mühelleb şöyle devam eder: Bundan -bir valinin, ölmesi ve ardından o işi kendisinden başka yapacak kimsenin bulunmaması örneğinde olduğu gibi- görev için tek kalma durumu müstesnadır. Bu durumda kişi göreve gelmediği takdirde halkın durumu kötüye gideceği için fesad meydana gelir. Biz de şunu ekleyelim: Bu, bir önceki hadiste talep ederek veya etmeyerek göreve gelme şeklindeki var sayıma aykırı değildir. Aksine "hırs" kelimesi, insanların durumu bozulur korkusuyla bir göreve gelen kimse -kendisinde genellikle hırs olmayacağı için- istemeden görev verilmiş kimse gibi olacağına işaret etmektedir. Bir görev için tek kalmış kişinin hırslı olması -o görevi almak kendisi açısından vacip olacağı için- affedilebilir. Halifenin hakimlik görevine birisini tayin etmesi farz-ı ayndır. Hakimin kendisinden başka birisi daha olduğu takdirde bu göreve gelmesi farz-ı kifayedir
ہم سے محمد بن علاء نے بیان کیا، کہا ہم سے ابواسامہ نے بیان کیا، ان سے بریدہ نے، ان سے ابوبردہ نے اور ان سے ابوموسیٰ رضی اللہ عنہ نے بیان کیا کہ میں نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم کی خدمت میں اپنی قوم کے دو آدمیوں کو لے کر حاضر ہوا۔ ان میں سے ایک نے کہا کہ یا رسول اللہ! ہمیں کہیں کا حاکم بنا دیجئیے اور دوسرے نے بھی یہی خواہش ظاہر کی۔ اس پر نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم نے فرمایا کہ ہم ایسے شخص کو یہ ذمہ داری نہیں سونپتے جو اسے طلب کرے اور نہ اسے دیتے ہیں جو اس کا حریص ہو۔
আবূ মূসা (রাঃ) থেকে বর্ণনা করেন। তিনি বলেন যে, আমি ও আমার কওমের দু’ব্যক্তি নবী সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর নিকট আসলাম। সে দু’জনের একজন বলল, হে আল্লাহর রাসূল! আমাকে (কোন বিষয়ে) ‘আমীর নিযুক্ত করুন। অন্যজনও ঐরূপ কথা বলল। তখন তিনি বললেনঃ যারা নেতৃত্ব চায় এবং এর লোভ করে, আমরা তাদেরকে এ পদে নিয়োগ করি না। [২২৬১] (আধুনিক প্রকাশনী- নাই, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)
அபூமூசா அல்அஷ்அரீ (ரலி) அவர்கள் கூறியதாவது: நானும் என் சமூகத்தாரில் இரண்டு பேரும் நபி (ஸல்) அவர்களிடம் சென்றோம். (என்னுடன் வந்த) அவ் விருவரில் ஒருவர், “எங்களுக்குப் பதவி தாருங்கள், அல்லாஹ்வின் தூதரே!” என்று கேட்டார். மற்றொருவரும் அவ்வாறே கேட்டார். நபி (ஸல்) அவர்கள், “கேட்பவருக்கும் ஆசைப்படுபவருக்கும் நாம் இதை (பதவியை) வழங்கமாட்டோம்” என்று சொன்னார்கள். அத்தியாயம் :