كُنْتُ جَالِسًا مَعَ أَبِي مَسْعُودٍ ، وَأَبِي مُوسَى ، وَعَمَّارٍ ، فَقَالَ أَبُو مَسْعُودٍ : مَا مِنْ أَصْحَابِكَ أَحَدٌ إِلَّا لَوْ شِئْتُ لَقُلْتُ فِيهِ غَيْرَكَ ، وَمَا رَأَيْتُ مِنْكَ شَيْئًا مُنْذُ صَحِبْتَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعْيَبَ عِنْدِي مِنَ اسْتِسْرَاعِكَ فِي هَذَا الأَمْرِ ، قَالَ عَمَّارٌ : " يَا أَبَا مَسْعُودٍ ، وَمَا رَأَيْتُ مِنْكَ وَلاَ مِنْ صَاحِبِكَ هَذَا شَيْئًا مُنْذُ صَحِبْتُمَا النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعْيَبَ عِنْدِي مِنْ إِبْطَائِكُمَا فِي هَذَا الأَمْرِ " فَقَالَ أَبُو مَسْعُودٍ ، وَكَانَ مُوسِرًا : يَا غُلاَمُ هَاتِ حُلَّتَيْنِ ، فَأَعْطَى إِحْدَاهُمَا أَبَا مُوسَى وَالأُخْرَى عَمَّارًا ، وَقَالَ : رُوحَا فِيهِ إِلَى الجُمُعَةِ
حَدَّثَنَا عَبْدَانُ ، عَنْ أَبِي حَمْزَةَ ، عَنِ الأَعْمَشِ ، عَنْ شَقِيقِ بْنِ سَلَمَةَ ، كُنْتُ جَالِسًا مَعَ أَبِي مَسْعُودٍ ، وَأَبِي مُوسَى ، وَعَمَّارٍ ، فَقَالَ أَبُو مَسْعُودٍ : مَا مِنْ أَصْحَابِكَ أَحَدٌ إِلَّا لَوْ شِئْتُ لَقُلْتُ فِيهِ غَيْرَكَ ، وَمَا رَأَيْتُ مِنْكَ شَيْئًا مُنْذُ صَحِبْتَ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ أَعْيَبَ عِنْدِي مِنَ اسْتِسْرَاعِكَ فِي هَذَا الأَمْرِ ، قَالَ عَمَّارٌ : يَا أَبَا مَسْعُودٍ ، وَمَا رَأَيْتُ مِنْكَ وَلاَ مِنْ صَاحِبِكَ هَذَا شَيْئًا مُنْذُ صَحِبْتُمَا النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ أَعْيَبَ عِنْدِي مِنْ إِبْطَائِكُمَا فِي هَذَا الأَمْرِ فَقَالَ أَبُو مَسْعُودٍ ، وَكَانَ مُوسِرًا : يَا غُلاَمُ هَاتِ حُلَّتَيْنِ ، فَأَعْطَى إِحْدَاهُمَا أَبَا مُوسَى وَالأُخْرَى عَمَّارًا ، وَقَالَ : رُوحَا فِيهِ إِلَى الجُمُعَةِ
حَدَّثَنَا عَبْدَانُ، عَنْ أَبِي حَمْزَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ شَقِيقِ بْنِ سَلَمَةَ، كُنْتُ جَالِسًا مَعَ أَبِي مَسْعُودٍ وَأَبِي مُوسَى وَعَمَّارٍ فَقَالَ أَبُو مَسْعُودٍ مَا مِنْ أَصْحَابِكَ أَحَدٌ إِلاَّ لَوْ شِئْتُ لَقُلْتُ فِيهِ غَيْرَكَ، وَمَا رَأَيْتُ مِنْكَ شَيْئًا مُنْذُ صَحِبْتَ النَّبِيَّ ﷺ أَعْيَبَ عِنْدِي مِنِ اسْتِسْرَاعِكَ فِي هَذَا الأَمْرِ. قَالَ عَمَّارٌ يَا أَبَا مَسْعُودٍ وَمَا رَأَيْتُ مِنْكَ وَلاَ مِنْ صَاحِبِكَ هَذَا شَيْئًا مُنْذُ صَحِبْتُمَا النَّبِيَّ ﷺ أَعْيَبَ عِنْدِي مِنْ إِبْطَائِكُمَا فِي هَذَا الأَمْرِ. فَقَالَ أَبُو مَسْعُودٍ وَكَانَ مُوسِرًا يَا غُلاَمُ هَاتِ حُلَّتَيْنِ. فَأَعْطَى إِحْدَاهُمَا أَبَا مُوسَى وَالأُخْرَى عَمَّارًا وَقَالَ رُوحَا فِيهِ إِلَى الْجُمُعَةِ.
Narrated Shaqiq bin Salama:I was sitting with Abu Mas`ud and Abu Musa and `Ammar. Abu Mas`ud said (to `Ammar), "There is none of your companions but, if I wish, I could find fault with him except with you. Since you joined the company of the Prophet (ﷺ) I have never seen anything done by you more criticizable by me than your haste in this issue." `Ammar said, O Abu Mas`ud ! I have never seen anything done by you or by this companion of yours (i.e., Abu Musa) more criticizable by me than your keeping away from this issue since the time you both joined the company of the Prophet." Then Abu Mas`ud who was a rich man, said (to his servant), "O boy! Bring two suits." Then he gave one to Abu Musa and the other to `Ammar and said (to them), "Put on these suits before going for the Friday prayer
Telah menceritakan kepada kami ['Abdan] dari [Abu Hamzah] dari [Al A'masy] dari [Syaqiq bin Salamah], aku pernah duduk bersama [Abu mas'ud] dan [Abu Musa] dan ['Ammar], Abu Mas'ud berkata; 'Tak ada seorangpun dari sahabatmu yang jika aku berkenan pasti aku berkomentar tentangnya kecuali kamu, dan belum pernah kulihat sesuatu darimu yang lebih tercela bagiku semenjak kamu bersahabat dengan Nabi shallallahu 'alaihi wasallam daripada kesegeraanmu ikut serta masalah ini.' Ammar menjawab; 'Wahai Abu mas'ud, dan aku tidak pernah melihat sesuatu darimu dan juga dari para sahabatmu sesuatu yang lebih tercela bagiku semenjak engkau bersahabat dengan Nabi shallallahu 'alaihi wasallam selain keterlambatanmu ikut serta dalam masalah ini.' Lantas Abu mas'ud mengatakan -yang ketika itu ia lapang rezekinya-; 'hai anak kecil, tolong ambilkan dua pakaian untuk kedua orang ini, ' satunya untuk Abu Musa, dan satunya untuk Ammar, lantas ia berujar; 'Berangkatlah kalian berdua untuk melaksanakan shalat jum'at
[– 7106 - 7107-] Şekık b. Seleme şöyle demiştir: Ebu Mesud, Ebu Musa ve Ammar ile birlikte oturuyardum. Ebu Mesud, Ammar'a "Senden başka arkadaşlarından her birine isteseydim şöyle derdim: 'Ben senin Nebi s.a.v.'e sahabi olduğundan beri benim nazarımda bu işe süratle girişinden daha ayıp bir iş yaptığını görmedim!' Ammar da "Ey Ebu Mesud! Ben de ne senin, ne de arkadaşlarının Nebi s.a.v.'e sahabi olmanızdan bu yana benim nazarımda bu işten geri durmanızdan daha ayıp bir iş yaptığınızı görmedim" dedi. Bunun üzerine zengin olan Ebu Mesud hizmetçisine "Evladım! İki takım elbise getir" dedi ve bunlardan birini Ebu Musa'ya, diğerini Ammar'a verdi. Sonra onlara "Bu yeni elbiseler içinde Cuma namazına gidin" dedi. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Yemin olsun ki Allah beni Cemel vakası günlerinde bir kelime ile mükafatlandırmıştır." Humeyd'in rivayetine göre Ebu Bekre "Allah beni Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den duyduğum bir şeyle korumuştur" demiştir. Ömer b. Şebbe, Kitabu Ahbari'l-Basra isimli eserde Cemel vakasını uzun uzun anlatmıştır. Biz olayı özetlemek ve onun sahih veya hasen isnadla nakletlikleri ile kısıtlı kalmak ve onun dışındakilerden uzak durmak istiyoruz. Davud b. Ebi Hind'in nakline göre Şa'bı şöyle demiştir: Hz. Osman katledilince, insanlar Ali'ye geldiler. Ali o esnada Medine çarşısında bulunuyordu. Ona "Uzat elini sana bey'at edelim"?ediler. Ali "Bekleyin, insanlarla danışmalarda bulunayım" dedi. Danıştığı kirhselerden bazıları, "İnsanlar, kendi beldelerine dönüp, Osman'ın öldüğünü söylerler ve ondan sonra yerine biri geçmezse ihtilaf çıkmayacağı ve ümmetin fesada uğramayacağından emin olunamaz" dediler. Bunun üzerine Eşter, Ali'nin elini tuttu ve insanlar ona bey' at ettiler. İbn Şihab yoluyla gelen rivayete göre Şa'bi şöyle demiştir: Osman katledildiğinde Ali onların arasında idi. İnsanların Talha'ya bey'at edeceklerinden korkunca onları kendisine bey'at etmeye davet etti. Halk onu bırakıp, Talha'ya veya bir başkasına gitmedi. Sonra Talha ve ZUbeyr' e haber gönderdi, onlar da Ali'ye bey'at ettiler. Ömer b. Şebbe'nin İbn Şihab yoluyla yaptığı rivayete göre Talha ve ZUbeyr, Ali'den umre yapmak için izin istediler. Sonra Mekke'ye doğru yola çıktılar. Hz. Aişe ile karşılaştılar ve Osman'ın katillerini öldürmek için kanını talep etme noktasında ittifak ettiler. Avf el-A'rabi yoluyla yaptığı nakle göre Şa'bi şöyle demiştir: Hz. Osman Ya'la b. Umeyye'yi San'a'ya vali yaptı. Ya'la Osman'ın nezdinde değeri yüksek bir kişi idi. Osman'ın katledildiği sıralarda Ya'la hacca gelmişti. Talha ve ZUbeyr' e dört yüz bin (dinar) yardımda bulundu. Kureyş'ten yetmiş kişiyi techiz etti. Hz. Aişe'ye seksen dinara "Asker" adında bir deve satın aldı. Asım b. Küleyb'in babası Asım'dan nakline göre Hz. Ali "Neyle imtihan edildiğimi biliyor musunuz? İnsanların en itaatkarı Hz. Aişe'dir, en şiddetlisi ZUbeyr'dir, en dahisi Talha'dır. Kendisiyle en iyi geçinilen Ya'IS b. Umeyye'dir" demiştir. Ömer b. Şebbe İbn Ebi Leyla vasıtasıyla yaptığı rivayette şöyle demiştir: Hz. Ali 36 yılının Rebiulewel ayının sonunda yola çıktı. Muhammed b. Ali b. Ebi Talib yoluyla gelen rivayete göre ise Medine' den beraberinde dokuz yüz binitli olduğu halde yola çıktı ve Zukar denilen yerde konakladı. Kays b. Ebi Hazim yoluyla gelen rivayete göre Ömer b. Şebbe şöyle demiştir: Hz. Aişe yola çıkınca Amir oğulları suyunun birinin başında konakladı. O sırada köpekler ona karşı havladı. Hz. Aişe "Bu hangi sudur" diye sordu. Orada bulunanlar "el-hav'eb" dediler. Hz. Aişe "Geri dönmekten başka bir şey düşünmüyorum" dedi. beraberinde bulunan bazı kimseler ona "Tam tersine ilerle. Müslümanlar seni görür de Allah aralarını düzeltir" dediler. Hz. Aişe Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün bize "el-Hav'eb köpekleri birinize havladığında onun durumu nice olur!" diye sormuştu dedi. Ahmed ve el-Bezzar'ın hasen isnadla Ebu Rafi'den nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hz. Ali'ye "İleride seninle Hz. Aişe arasında bir sorun çıkacak" dedi. Ali "Ya Resulallah! Onların en bedbahtı ben mi olacağım?" diye sordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Hayır! Fakat böyle bir durumla karşılaştığında onu güvenli yerine geri çevir" buyurdu.(Ahmed b. Hanbel, VI, 393) "İdarelerini bir kadına veren hiçbir kavim if/ah o/mamıştır." "İdarelerini bir kadına verenler" ifadesi üzerine el-İsmallı, en-Nadr b. Şumeyl vasıtasıyla Avf'tan şöyle bir farklı rivayette bulunmuştur: "Ebu Bekre dedi ki: Ben Cemel vakasında yer alanların iflah olmayacakların anladım." İbn Battal'ın Mühelleb'den nakline göre Ebu Bekre hadisinin zahiri, Hz. Aişe'nin o tavrı sergilediği esnadaki görüşünü değersiz kılma izlenimi vermektedir. Oysa gerçek böyle değildir. Zira Ebu Bekre'nin görüşü olarak bilinen, onun insanlar arasını düzeltme talebinde Hz. Aişe'nin görüşünde olduğudur. Onların maksadı savaşmak değildi, fakat savaş patlak verince Hz. Aişe'yle birlikte bulunanların savaşmaktan başka çareleri kalmadı. Ebu Bekre Hz. Aişe'nin görüşünden geri dönmemiştir. Ancak Hz. Aişe yanında yer alanların onun emri altında olduklarını görünce ve Fars halkının Kisra Perviz'in kızını başlarına hükümdar seçtiklerini duyunca onların galip geleceklerini düşünmüşllir. Mühelleb şöyle der: Hiç kimsenin Hz. Aişe ve yanında yer alanların Ali ile halifelik üzerine çekiştiklerini ve aralarından herhangi birisine halifeliği üstlenmesi çağrısında bulunduklarını nakletmemesi, bu fikrin doğru olduğunu göstermektedir. Hz. Aişe'nin bizzat kendisi ve beraberinde bulunanlar Ali'ye ve beraberindekilere Osman'ın katillerini öldürmemesi ve onları kısas etmeme si dolayısıyla tepki göstermişlerdir. Ali, Osman'ın ailesinden bazı kimselerin bu konuda kendisine başvurmalarinı bekliyordu. Muayyen olarak herhangi bir kimsenin Osman' ın katillerinden olduğu tespit edilirse onu kısasen öldürecekti. Onlar bu yüzden ihtilafa düştüler. Osman'ı öldürdüğü ileri sürülenIerin onları öldürmek üzere aralarında anlaşacaklarından korktular ve kendi aralarında savaşı başlattılar. Sonunda olanlar oldu. Ali onlara galip gelince Ebu Bekre - Osman'ın kanını talep etme konusunda Hz. Aişe'nin görüşüne katılmakla birlikte- savaşa katılmama yolundaki görüşünden dolayı Allah'a hamdetti. Ömer b. Şebbe'nin anlattıkları burada son bulmaktadır. Onun söylediklerinin bazıları zikrettiğim ve edeceğim sebepten dolayı tartışılır. İki Müslümanın birbirlerine kılıç çekmeleri bölümünde kısa süre önce elAhnef hadisinde onun Ali'ye yardım etmek için yola çıktığı ve Ebu Bekre ile karşılaştığı, Ebu Bekre'nin ona savaşa katılmayı yasakladığı geçmişti. Ondan bir bölüm önce İbnü'l-Hadramı yakıldığında Ebu Bekre'nin bu gibi durumlarda esasen çarpışma taraftarı olmadığını gösteren ifadeler geçmişti. O ne Hz. Aişe'nin görüşüne ve ne de Müslümanlar arasında savaşın caiz olduğu yolunda Hz. Ali'nin düşüncesine esasen katılmıyordu. Onun görüşü Sa' d b. Ebi Vakkas, Muhammed b. Mesleme, Abdullah b. Ömer ve başkaları gibi savaşa katılmama şeklinde idi. Bundan dolayı Ebu Bekre Sıffın savaşına ne Ali'nin ve ne de Muaviye'nin safında katılmamıştır. İbnü't-Tın şöyle der: Ebu Bekre hadisi kadının yargı görevine getirilmesinin caiz olmadığı görüşünü savunanlara delil olmuştur. Çoğunluğun görüşü bu doğrultudadır. İbn Cerır et-Taberi buna muhalif olmuş ve kadınların şahitliklerinin kabul edildiği hususlarda hüküm vermeleri caizdir, demiştir. Bazı Malikiler ise bu caizliğin mutlak olduğunu söylemişlerdir. "Talha, ZUbeyr ve Hz. Aişe Basra'ya yürüyünce." Ömer b. Şebbe ceyyid bir isnadla onların sene başında Mekke'den yola çıktıklarından söz etmektedir. Yine kendisine ait bir başka isnatla; ifadesine göre aralarındaki olay hicri 36 senesinin cemaziyelahirinin yarısında olmuştur. Ömer el-Medainl'nin el-Ala Ebu Muhammed vasıtasıyla babasından yaptığı rivayette şöyle der: Adamın biri zaviyede iken Ali'ye gelir ve "Bunlarla ne üzere savaşıyorsun?" diye sorar. Ali "Hak üzere" deyince, adam "Onlar kendilerinin haklı olduklarını söylüyorlar" der. Ali "Onlarla İslam toplumundan ayrılmaları ve bey'atı bozmaları nedeniyle çarplŞIyorum" der. Taberl'nin İsam b. Küleyb el-Cermı yoluyla nakline görebabası şöyle demiştir: Osman zamanında bir emirin hastalandığını ve başucunda bir kadın olduğunu gördüm. İnsanlar o emiri istiyorlardı. Kadın onlara yasak getirse, bundan vazgeçeceklerdi. Fakat o kadın bunu yapmadı ve halk da söz konusu emiri öldürdü. Sonra o sene ben savaşa katıldım ve Osman'ın katledildiği haberini duyduk. Savaştan dönüp Basra'ya ulaştığımızda bize şöyle denildi: Bu Talha, ZUbeyr ve Hz. Aişe'dir. İnsanlar hayrete düştüler ve onlara neden gittiklerinin seb.ebini sordular. Onlar Osman' a kızdıkları için ve kendisine destek vermemelerinden dolayı tövbe etmek için çıktıklarını söylediler. Hz. Aişe dedi ki: Üç hususta sizin adınıza Osman'a kızdık. Bir genci emir yapması, kamçı ve sopa vurması. Onun adına üç şeye kızmazsak ona adil davranmış olmayız: Bunlar, Kan dökülmesi, ay ve belde dokunulmazlığıdır. İsam'ın babası şöyle davam eder: Ben ve kavmimden iki kişi Ali'ye gittik. Ona selam verdik. Kendisine sorduk. Bize şöyle dedi: İnsanlar bu kişiye düşmanlık ettiler ve onu öldürdüler. Ben onlardan uzağım. Sonra beni göreve getirdiler. Din hakkında endişem olmasaydı, isteklerine olumlu cevap vermezdim. Bundan sonra ZUbeyr ve Talha umre konusunda benden izin istediler. Onlardan söz aldım ve kendilerine izin verdim. Onlar mu'minlerin annesine kendisine uygun olmayan şeyi teklif ettiler. Yaptıklarını duydum ve İslam'da bir gedik açılacağından korktum ve onlara uydum. Arkadaşları şöyle dediler: Vallahi onlar çarpışmadıkça, kendileriyle çarpışmayı istemiyoruz. Biz ancak arayı düzeltmek için çıktık. İsam'ın babası olayı anlattı. Buna göre savaşın ilk patlak vermesi, iki ordunun çocuklarının birbirine sövmesi, sonra ok atmaları üzerine oldu. Ardından köleler, sonra ayak takımı bazı kimseler onlara uydu. Böylece savaş patlak verdi. Basra'da hendek kazmışlardı. Bir grup. kişi katlediidi, diğerleri yaralandı. Ali taraftarları galip geldiler ve onların adına birisi şöyle seslendi: Geri kaçanı takip etmeyin, yaralıyı öldürmeyin, hiç kimsenin evine girmeyin! Sonra Ali insanları topladı ve onlardan bey'at aldı. İbn Abbas'ı Basra'ya vali yapıp, KUfe'ye döndü. İbn Ebi Şeybe'nin ceyyid bir isnatla nakline göre Abdurrahman b. Ebza şöyle demiştir: Abdullah b. Büdeyl b. Verka el-Huzaı Cemel günü Hz. Aişe'ye gitti. Hz. Aişe hevdecin içindeydi. Ona "Ey mu'minlerin annesi! Biliyor musun Osman katledildiğinde sana gelmiştim. Bana 'Ali'den ayrılma' demiştin" dedi. Hz. Aişe cevap vermedi. Abdullah b. Büdeyl "Deveyi kesiniz" dedi ve kestiler. Bunun üzerine ben ve Hz. Aişe'nin kardeşi Muhammed indik, onun hevdecini taşıdık ve Ali'nin önüne koyduk. Ali'nin emri üzerine Hz. Aişe bir eve alındı. Yine İbn Ebi Şeybe'nin sahih bir isnatla nakline göre Zeyd b. Vehb şöyle demiştir: Hz. Ali, karşı taraf savaşa başlamadıkça savaştan geri durdu ve onlarla öğleden sonra savaştı. Güneş batınca devenin çevresinde onu savunanlardan bir gözcü vardı. Ali "Hiçbir yaralıyı öldürmeyiniz, geri kaçanı yakalayıp katletmeyiniz, kapısını kapatıp silahını atan can güvenliği içindedir" dedi.(İbn Eb! Şeybe, Musannef, VII, 546) İmam Şafiı'nin nakline göre Ali b. el-Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib şöyle demiştir: Mervan b. el-Hakem'in huzuruna girdim. Bana "Baban Ali'den daha kerim birisini görmedim. Cemel olayı günü biz geri çekildiğimizde onun bir nidacısı 'Geri dönen öldürülmeyecektir, hiçbir yaralı öldürülmeyecektir' diye nida etti" dedi. Taberl'nin nakline göre el-Ahnef şöyle demiştir: Sonra iki grup birbiriyle karşı karşıya geldi. İlk öldürülen Talha oldu. ZUbeyr geri döndü ve o da katlediidi. "Hz. Ali b. Ebi Talib, Ammar b. Yasir ile Hasen b. Ali'yi (insanları seferber etmeleri için) yolladı. Bu iki kişi Kufe'ye bizim yanımıza geldiler." Ömer b. Şebbe ve Taberi bunun sebebini kendi isnadlarıyla İbn Ebi leyla'dan şöyle nakletmiştir: Ali, Ebu Musa'nın Kufe emirliğini kabul etti. Medine'den çıkınca Haşim b. Utbe b. Ebi Vakkas'ı ona göndererek "Yanındaki Müslümanlarla birliktekal ve hak yolunda benim yardımcılarım ol" diye haber gönderdi. Ebu Musa es-Saib b. Malik el-Eş'arl'ye danıştı. O da "Ali'nin sana emrettiğine uy" dedi. Ebu Musa "Ben bu kanaatte değilim" dedi ve halkı seferber olmaktan caydırmaya başladı. Haşim bunu Ali'ye mektupla bildirdi. Mektubunu Muhil b. Halife et-Taı ile birlikte gör..derdi. Ali, Ammar b. Yasir ve el-Hasen b. Ali'yi halkı seferber etmeleri için gönderdi. Kurza b. Kab'ı Kufe'ye emir tayin etti. Kurza onun Ebu Musa'ya yazdığı mektubu okuyunca, Ebu Musa görevden çekildi. Hasen ve Ammar mescide girdiler. "İkisi de minbere çıktı. Ali'nin oğlu Hasen minberin üzerinde üst tarafına geçti. Ammar ise (minber üzerinde) Hasen'den daha aşağıda ayağa kalktı. Bizler onu dinlemek üzere toplandık. Ebu Meryem dedi ki: Ben Ammar'dan şöyle derken işittim." İshak b. Rahuye'nin rivayetinde Ammar'ın sözü şöyle aktarılmaktadır: "mu'minierin emiri bizi sizleri seferber etmek üzere gönderdi. Annemiz (Hz. Aişe radıyallahu anha) Basra'ya yürümüştü." İbn Ebi Leyla'nın bu olayla ilgili rivayet i ise şöyledir: "el-Hasen dedi ki: "Ali şöyle diyor: 'Ben Allah'ın üzerindeki hakkını gözeten herkese seferber olmasını hatırlatıyorum. Eğer ben mazlumsam bana yardım eder, zalimsem benden desteğini çeker. Allah'a yemin olsun ki Talha ve ZUbeyr bana ilk bey' at eden kişilerdi. Sonra ahidıerini bozdular. Ben hiçbir malı tercih etmedim, hiçbir hükmü değiştirmedim." İbn Ebi Leyla "Bu konuşma üzerine oniki bin kişi onun saflarında yer almak üzere ortaya çıktı" dedi. "Hz. Aişe Basra'ya doğru yürümüştür ve Allah'a yemin ederim ki Hz. Aişe elbette dünyada ve ahirette sizin Nebiinizin eşidir. Fakat Allah Teala Ali b. Ebi Talib'e mi itaat ediyorsunuz, yoksa Hz. Aişe'yi mi itaat ediyorsunuz diye belli etmek için Hz. Aişe ile sizleri imtihan etmiştir." İbn Ebi Şeybe'de bu olay şöyle nakledilir: Ammar dedi ki: Annemiz bu yürüyüşüne çıkmıştır. Vallahi o dünya ve ahirette Muhammed'in eşidir, fakat Yüce Allah Ali'ye mi yoksa ona mı itaat edeceğimizi belli etmek için bizi onunla denemiştir."(İbn Ebi Şeybe, Musannej, VI, 390) Ammar'ın bu sözüyle söylemek istediği bu olayda doğru Ali'nin yanında idi. Hz. Aişe bununla birlikte İslam' dan çıkmış olmadığı gibi, cennette Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in eşi olmaktan mahrum olacak değildir. Bu söz Ammar'ın insafı, takvasının şiddeti ve hak olan sözü araştırma titizliğinden sayılır. "Sonra beraberce mescide gittiler." İbn Battal şöyle demiştir: Onların aralarında geçen bu karşılıklı konuşma her iki zümrenin kendi içtihadına göre hareket ettiğini ve doğrunun kendi yanında olduğu kanaatini taşıdığını göstermektedir. İbn Battal şöyle der: Ebu Mesud varlıklı ve cömert bir kişi idi. O ikisi Ebu Mesud'un yanında Cuma günü toplanmışlardı. Ebu Mesud, Ammar'a cumaya katılması için bir elbise giydirdi. Zira o sefer elbisesi içinde ve savaşçı kılığında idi. Ebu Mesud bu elbiseyle Ammar'ın Cumaya gitmesini hoş görmedi. Elbiseyi ona Ebu Musa'nın huzurunda giydirmek istemedi. Çünkü Ebu Musaya giydirmemişti. Bunun üzerine Ebu Musa'ya da giydirdi. "A'yebe" Bu kelime "ayb" kelimesinin ism-i tafdilidir. Ebu Mesud onların her birinin işe süratli koyulmalarını kendi inancına göre ayıp kabul etti. Ammar' ın ayıbı halifeye muhalefette geçkalmak ve Yüce Allah'ın "Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın"(Hucurat 9) ayet-i kerimesine sarılmayı terk etmekti. Diğer ikisinin ayıbı ise fitne zamanı doğrudan savaşa katılmayı terk etme tarzındaki hareketleriydi. Ebu Mesud bu konudaki hadisleri esas aldığı için ve Müslümana karşı silah çekme konusunda var olan tehdit dolayısıyla savaşa katılmama fikrinde idi. Ammar meşru idareciye isyan edenle (baği), ahdini bozanlar ve "Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın" ayet-i kerimesine yapışma konusunda Ali'nin görüşünü taşıyordu. O, savaş konusunda varid olan tehdidi, arkadaşına saldırgan olan kimselere yönelik olarak değerlendiriyordu
শাক্বীক্ব ইবনু সালামাহ (রহ.) হতে বর্ণিত। তিনি বলেন, আমি আবূ মাস‘ঊদ (রাঃ), আবূ মূসা (রাঃ) ও আম্মার (রাঃ)-এর কাছে উপবিষ্ট ছিলাম। তখন আবূ মাস‘ঊদ (রাঃ) বললেন, তুমি ছাড়া তোমার সঙ্গীদের মাঝে এমন কেউ নেই, যার ব্যাপারে আমি ইচ্ছা করলে কিছু না কিছু বলতে না পারি। তবে নবী সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর সঙ্গ লাভ করার পর থেকে এ ব্যাপারে দ্রুত উদ্যোগ গ্রহণ করার চেয়ে আমার দৃষ্টিতে দূষণীয় কোন কাজ তোমার নিকট হতে দেখিনি। তখন আম্মার (রাঃ) বললেন, হে আবূ মাস‘ঊদ! নবী সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর সঙ্গে তোমাদের সঙ্গ লাভ করার পর থেকে এ ব্যাপারে ইতস্তত করার চেয়ে আমার দৃষ্টিতে অধিক দূষণীয় কোন কাজ তোমার থেকে এবং তোমার এ সঙ্গী থেকে দেখিনি। আবূ মাস‘ঊদ (রাঃ) ধনবান ব্যক্তি ছিলেন। তিনি (তার খাদেমকে) বললেন, হে বৎস! দু’জোড়া পোশাক নিয়ে এস। এরপর তিনি তার একটি আবূ মূসা (রাঃ)-কে ও অন্যটি আম্মার (রাঃ)-কে দিলেন এবং বললেন, এগুলো প'রে জুমু’আহর সালাতে যাও। [৭১০২, ৭১০৩, ৭১০৪] (আধুনিক প্রকাশনী- ৬৬০৮, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)
அபூவாயில் ஷகீக் பின் சலமா (ரஹ்) அவர்கள் கூறியதாவது: நான் அபூமஸ்ஊத் (ரலி), அபூமூசா (ரலி), அம்மார் (ரலி) ஆகியோருடன் அமர்ந்திருந்தேன். அப்போது அபூமஸ்ஊத் (ரலி) அவர்கள் (அம்மார் (ரலி) அவர்களிடம்,) “(இப்போரில்) உங்கள் (அணியிலுள்ள) தோழர்களில் யாரைப் பற்றி வேண்டுமானாலும் நான் நினைத்தால் குறைகூற முடியும்; உங்களைத் தவிர. நீங்கள் நபி (ஸல்) அவர்களுடன் தோழமை கொண்டதிóருந்து (ஆயிஷா-ரலி) அவர்களை எதிர்க்கும்) இந்த விஷயத்தில் நீங்கள் காட்டும் தீவிரத்தைப் போன்று வேறு எந்தப் பெருங்குறையையும் உங்களிடம் நான் காணவில்லை” என்று சொன்னார்கள். அதற்கு அம்மார் (ரலி) அவர்கள், “அபூமஸ்ஊத் அவர்களே! நீங்களும் உங்களுடைய இந்தத் தோழரும் நபி (ஸல்) அவர்களுடன் தோழமை கொண்டதிலிருந்து (ஆயிஷா (ரலி) அவர்களை எதிர்க்கும்) இந்த விஷயத்தில் நீங்களிருவரும் காட்டும் தாமதத்தைப் போன்று வேறு எந்தப் பெருங்குறையையும் உங்களிடம் நான் காணவில்லை” என்று சொன்னார்கள். வசதியானவராய் இருந்த அபூமஸ்ஊத் (ரலி) அவர்கள் அப்போது, “பணியாளரே! இரண்டு அங்கிகளைக் கொண்டுவா!” என்று உத்தரவிட்டு, (அவை கொண்டு வரப்பட்டவுடன்) அவ்விரண்டில் ஒன்றை அபூமூசா (ரலி) அவர்களுக்கும் மற்றொன்றை அம்மார் (ரலி) அவர்களுக் கும் கொடுத்தார்கள். பிறகு, “இதை அணிந்துகொண்டு இருவரும் ஜுமுஆ தொழுகைக்குச் செல்லுங்கள்” என்று சொன்னார்கள். அத்தியாயம் :