عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : " أَلْحِقُوا الفَرَائِضَ بِأَهْلِهَا ، فَمَا بَقِيَ فَهُوَ لِأَوْلَى رَجُلٍ ذَكَرٍ "
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ ، حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ ، حَدَّثَنَا ابْنُ طَاوُسٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا ، عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ ، قَالَ : أَلْحِقُوا الفَرَائِضَ بِأَهْلِهَا ، فَمَا بَقِيَ فَهُوَ لِأَوْلَى رَجُلٍ ذَكَرٍ
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ، حَدَّثَنَا ابْنُ طَاوُسٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ـ رضى الله عنهما ـ عَنِ النَّبِيِّ ﷺ قَالَ " أَلْحِقُوا الْفَرَائِضَ بِأَهْلِهَا، فَمَا بَقِيَ فَهْوَ لأَوْلَى رَجُلٍ ذَكَرٍ ".
Narrated Ibn `Abbas:The Prophet (ﷺ) said, "Give the Fara'id (the shares of the inheritance that are prescribed in the Qur'an) to those who are entitled to receive it. Then whatever remains, should be given to the closest male relative of the deceased
Telah menceritakan kepada kami [Musa bin Isma'il] telah menceritakan kepada kami [Wuhaib] telah menceritakan kepada kami [Ibnu Thawus] dari [ayahnya] dari [Ibnu 'Abbas] radliallahu 'anhuma, dari Nabi shallallahu 'alaihi wasallam bersabda: "Berikanlah bagian fara`idh (warisan yang telah ditetapkan) kepada yang berhak, maka bagian yang tersisa bagi pewaris lelaki yang paling dekat (nasabnya)
İbn Abbas'ın nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Miras pay/arını sahip/erine veriniz. Bu pay/ardan geri kalan her hangi bir şey de baba tarafından en yakın olan erkek kişiye aittir." Fethu'l-Bari Açıklaması: İmam Buharl'nin kullandığı başlıkta geçn "el-veled" kelimesi genelolup erkek ve kız çocukları ifade eder. Bir kimsenin kendi sulbünden olan oğluna veled denilebileceği gibi, ne kadar aşağıya doğru giderse gitsin oğlunun oğluna da denilir. İbn Abdilberr şöyle der: İmam Malik, Şafii, Hicazlılar ve feraiz konusunda onlara katılan bilginlerin esas aldıkları görüş, Zeyd b. Sabit' in görüşüdür. Iraklılarla, onlara katılan bilginlerin esas aldıkları ise Hz. Ali'nin görüşüdür. Her iki grup, önemsiz ve nadir durumlar hariç birbirinden farklı şeyler söylemezler. Bu da, itibar etmek gereken özel bir delil bulunduğunda sözkonusu olur. İbn Battal, Zeyd b. Sabit'in "Kızların yanında erkek de bulunduğunda" şeklindeki ifadesini şöyle açıklamıştır: Zeyd b. Sabit bu sözü ile kızlarla birlikte onların babalarından olan erkek kardeş bulunduğunda ve bunlarla birlikte -mesela baba gibi- Kur'an'da belirlenmiş hissesi bulunan bir başka varis bulunduğunda demektir. Bu yüzden Zeyd b. Sabit "o kızlarla birlikte bulunan" yerine "erkeklerle birlikte bulunan" tabirini kullanmıştır. Buna göre mesela önce babaya hissesi verilir ve geri kalan miras, bir erkeğe iki kız hissesi şeklinde oğlanla kızlara taksim edilir. Zeyd b. Sabit şöyle der: "Miras pay/arını sahip/erine veriniz" hadisinin açıklaması budur. "Miras pay/arını sahip/erine veriniz" hadisinde geçen "el-feraiz" kelimesinden maksat, Kur'an-ı Kerim'de takdir edilmiş olan hisselerdir. Bunlar yarım (1/2), yarımın yarısı (1/4), yarımın yarısının yarısı (1/8), üçte iki (2/3), bunun yarısı (1/3), ve bunun yarısının yarısı (1/6)'dır. Hadiste yer alan "ehil"den maksat, Kur'an'ın ifadesi ile mirasa hak sahibi olan kimselerdir. Ravh b. el-Kasım' ın Tavlıs'tan nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ma/ı mirastan pay sahip/erine Allah 'ın kitabına göre taksim ediniz" buyurmuştur. Bundan maksat Allahu Teala'ın kitabında indirdiğine göre demektir. Zeyd bin Sabit'in " W fema bakiye = geriye kalan miras ise" şeklindeki ifadesi, bir başka rivayette " ..... fe ma turiket= geriye bırakılan" şeklindedir. "En yakın olan erkek kişi ... " cümlesinde kastedilen, bu paylardan geri kalan, miras bırakana nesepçe en yakın kişinin hakkıdır demektir. Yoksa maksat "daha layık" anlamına değildir. Hattabi şu açıklamayı yapmıştır: Bunun manası asabe içinden ölüye en yakın kişi demektir. İbn Battal'a göre maksat şudur: Ashab-ı feraizden sonra asabe erkekler arasında ölüye daha yakın olan erkek, mirasın kalanına hak sahibi olurken, daha uzak olan böyle değildir. Bunlar aynı seviyede olduklarında ise mirasın kalanını ortaklaşa böıüşürler. İbn Battal şöyle devam eder: Bu hadiste söylenmek istenen -mesela- ölüye baba veya anne vasıtasıyla bağlanan mirasçılar değildir. Çünkü onlar aynı derecede olduklarında aralarında mirasa diğerlerinden daha öncelikli olan yoktur. İbnü'l-münzir'in kanaati de bu yöndedir. İbnü't-Tın ise şöyle demiştir: Bundan maksat, amcayla birlikte hala, erkek kardeşin kızıyla birlikte onun oğlu, amca kızıyla birlikte amca oğludur. Bu . durumda öz erkek ve kız kardeş veya baba bir erkek ve kız kardeş hüküm dışı olmaktadır. Çünkü onlar "Eğer erkekli kadın/ı daha fazla kardeş mevcut ise erkeğin hakkı, iki kadının payı kadardır"(Nisa 176) ayeti gereğince mirasçı olurlar. Bu hükümden -ölünün baba bir erkek kardeşinin kızıyla veya öz kız kardeşiyle birlikte bulunması örneğinde olduğu üzere- hacba uğrayanlar müstesnadır. Aynı şekilde anne bir erkek ve kız kardeş de "Bir erkek yahut bir kız kardeşi varsa her birine aItıda bir düşer"(Nisa 12) ayeti gereğince bu hükmü n dışındadırlar. Ayetten maksadın anne bir kardeşler olduğu noktasında bilginler arasında görüş birliği olduğu nakledilmiştir. Bu konuda "Biri ana bir kardeş, diğeri koca olan iki mirasçı amcaoğlu" bölümünde daha fazla açıklama gelecektir. "En yakın olan erkek kişi" ifadesi hakkında Fakih İbnü'l-Arabı şöyle demiştir: "Erkek kişi" nitelemesi, mirasın tamamını kızların değil, erkeklerin alacağını ifade eder. Buna "Kız da malın tamamını alıyor" diye itiraz edilemez. Çünkü kız, malın tamamını birbirinden farklı iki sebeb e dayanarak almaktadır. İhata şeklindeki alma ise bir tek sebebe dayanmaktadır ki bu da, "erkek olmak"tan başka bir şey değildir. Bundan dolayı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem erkek olmayı zikrederek bu noktaya dikkat çekti." İbnü'l-Arabı "Bu inceliği her iddia sahibi fark edemez" demiştir. Bazılarına göre hadisteki "erkeklik", her iki yerde de hünsayı hüküm dışına çıkarmak içindir. Zekatta da buna benzer bir hüküm söz konusudur, çünkü hünsa zekat develerinden zekat alamaz. Hünsa da mirasta tek mirasçı olarak kaldığında malın tamamını (asebe olarak) alamaz. Nevevi şöyle demiştir: Bilginler ashab-ı feraiz hissesini aldıktan sonra geri kalanı asabenin alacağında ittifak etmişlerdir. Ölüye daha yakın asabe, daha uzak olandan önceliklidir. Bundan dolayı yakın asabe varken, uzak asabe mirasçı olamaz. Asabe, ölüyle bağlantısı herhangi bir kadınla değil, bizzat kendisi tarafından olan bütün erkek akrabalardır. Asabeler tek mirasçı olarak kaldıklarında malın tamamını alırlar. Alacakları paylar, hisselerin tamamını kuşatmayan ashab-ı feraizle birlikte bulunduklarında onlardan artakalan malı alırlar. Eğer herhangi bir şey artmazsa bir şeyalamazlar. Kurtubi şöyle der: Fıkıh bilginlerinin kız kardeşle, kıza "asabe" ismini vermeleri mecazendir. Çünkü bu meselede kız kardeş, ölünün kızından artanı aldığı için asabeye benzemiş olmaktadır. İleride geleceği üzere Buhari böyle bir başlık kullanmıştır. Tahavı şöyle demiştir: İbn Abbas ve ona tabi olanlar, İbn Abbas hadisine dayanarak şu hükmü vermiştir: Bir kimse ölüp, geriye kızı, anababa bir erkek ve kız kardeşi kalsa kızı, mirasın yarısını alır. Arta kalanı erkek kardeşinindir. Kız kardeşi ise ana-baba bir kardeş olduğu halde herhangi bir şey alamaz. İbn Abbas ve onun görüşünü benimseyenler, bL;! hükmü şu meselede geçerli bir kuralolarak kabul etmişlerdir: Ana-baba bir kız kardeşle birlikte asabe de bulunsaydı, ölünün kızının yanında kız kardeşine hiçbir şey düşmeyecekti. Tam tersine kızdan arta kalan miras -ne kadar uzak olurlarsa olsunlar- asabelerin olacaktı. Bunlar görüşlerini bir de "Eğer çocuğu olmayan bir kimse ölür de onun bir kız kardeşi bulunursa, bıraktığının yarısı bunundur"(Nisa 176) ayetine dayanmışlardır. Bu görüşün savunucuları şöyle derler: Ölünün kızıyla birlikte kız kardeşine mirastan pay verenler, Kur' an' ın zahirine muhalif düşerler. Tahavı şöyle devam eder: İbn Abbas ve onun görüşünü benimseyenlere karşı ittifakla kabul edilen şu yaklaşım ileri sürülmüştür: Bir kimse ölüp, geriye kızı ve oğlunun oğluyla, oğlunun kızı kalsa kızı mirasın yarısını alırken, geriye kalan oğlunun oğluyla, oğlunun kızı arasında paylaştırılır. Bu bilginler oğlunun oğluna erkek olduğu için mirasın kalanını tahsis etmemişler, tam tersine onun yanında kız kardeşini de -dişi olduğu halde- mirastan pay sahibi kılmışlardır. Tahavı şöyle devam eder: Buradan anlaşılıyor ki İbn Abbas hadisi ifadesindeki genellik üzere değildir. Tam tersine o şöyle bir özel durumla ilgilidir: Bir kimse ölse geriye kızı, amcası ve halası kalsa kıza mirasın yarısı verilir. Geriye kalanı bilginlerin ittifakıyla halanın değil, amcanındır. Tahavı der ki: Akıl erkek kardeşle kız kardeşin amca ve hala gibi değil, oğlan ve kız gibi değerle ndirilmesinin tercih edilmesini gerektirmektedir. Çünkü ölünün geriye sadece öz erkek ve kız kardeşi kalsa mal aralarında ikili birli taksim edilir. Ölünün oğlunun oğlu ve oğlunun kızı kaldığı takdirde de hüküm böyledir. Buna karşılık ölünün amcası ve halası mirasçı kaldığında bilginlerin ittifakıyla malın tamamı halaya değil, amcaya verilir. Tahavı şöyle der: Delilolarak dayandıkları ayetten başlayacak olursak, bu görüşü savunanlar bir kimse ölür, geriye kızı ve baba bir erkek kardeşi kalırsa kızın mirasın yarısını alacağı ve geriye kalanın erkek kardeşe verileceği noktasında ittifak etmişlerdir. Onların anlayışına göre "çocuğu olmayan" ayetinden maksat, malın tamamını almayan değil, alan çocuktur. Asabelerin ölüye en yakın olanları oğulları, sonra aşağıya doğru oğlunun oğullarıdır. Bunların ardından babası, sonra -birlikte olmamak kaydıyla- dedesi ve erkek kardeşi gelir. Dedeyle erkek kardeşin birlikte bulunmasının hükmü ileride gelecektir. Daha sonra erkek kardeşin oğulları, sonra aşağıya doğru onların oğulları, ardından amcalar, sonra aşağıya doğru amcaoğulları gelir. Ölüye ana ve baba ile bağlanan akrabalar, baba ile bağlanandan önceliklidir. Fakat baba bir erkek kardeş, ana baba bir erkek kardeşin oğlundan önceliklidir. Baba bir erkek kardeşin oğlu, ana baba bir amcadan önceliklidir. Baba bir amca, ana baba bir amcaoğlundan önceliklidir. İmam Buhari bu hadise dayanarak ölünün oğlunun oğlunun kendisinden daha aşağı derecede oğlan yoksa malın tamamını alacağı, dedesinin kendisinden daha alt derecede dede yoksa malın tamamına mirasçı olacağı ve ana bir erkek kardeşin ölünün amcaoğlu olmadığı takdirde hem ashab-ı feraizden ve hem de asabeden olmak kaydıyla mirasçı olacağını söylemiştir
ہم سے موسیٰ بن اسماعیل نے بیان کیا، کہا ہم سے وہیب نے بیان کیا، کہا ہم سے عبداللہ ابن طاؤس نے بیان کیا، ان سے ان کے والد نے اور ان سے ابن عباس رضی اللہ عنہما نے کہ نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم نے فرمایا ”میراث اس کے حق داروں تک پہنچا دو اور جو کچھ باقی بچے وہ سب سے زیادہ قریبی مرد عزیز کا حصہ ہے۔“
وَقَالَ زَيْدُ بْنُ ثَابِتٍ إِذَا تَرَكَ رَجُلٌ أَوْ امْرَأَةٌ بِنْتًا فَلَهَا النِّصْفُ وَإِنْ كَانَتَا اثْنَتَيْنِ أَوْ أَكْثَرَ فَلَهُنَّ الثُّلُثَانِ وَإِنْ كَانَ مَعَهُنَّ ذَكَرٌ بُدِئَ بِمَنْ شَرِكَهُمْ فَيُؤْتَى فَرِيضَتَهُ فَمَا بَقِيَ (فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْأُنْثَيَيْنِ) যায়দ ইবনু সাবিত (রাঃ) বলেন, কোন পুরুষ বা নারী কন্যা রেখে গেলে সে অর্ধাংশ পাবে। যদি তারা সংখ্যায় দুই বা তার অধিক হয় তারা পাবে দুই-তৃতীয়াংশ। আর তাদের সাথে যদি পুরুষ অংশীদার থাকে তাহলে প্রথমে যাদের অংশ সুনির্দিষ্ট আছে তাদের থেকে শুরু করতে হবে; আর যা অবশিষ্ট থাকবে তা এক পুরুষ দু’ নারীর সমান পাবে ভিত্তিতে বণ্টন করতে হবে। ৬৭৩২. ইবনু ‘আব্বাস (রাঃ) সূত্রে সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম হতে বর্ণিত। তিনি বলেনঃ সুনির্দিষ্ট অংশের হকদারদের মীরাস পৌঁছে দাও। অতঃপর যা বাকী থাকবে তা (মৃতের) নিকটতম পুরুষের জন্য। [৬৭৩৫, ৬৭৩৭, ৬৭৪৬; মুসলিম ২৩/১, হাঃ ১৬১৫, আহমাদ ২৮৬২] (আধুনিক প্রকাশনী- ৬২৬৪, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)
நபி (ஸல்) அவர்கள் கூறினார்கள்: (பாகப்பிரிவினை தொடர்பாகக் குர்ஆனில் நிர்ணயிக்கப்பெற்றுள்ள) பாகங்களை (முதலில்) அவற்றுக்கு உரியவர்களிடம் சேர்த்துவிடுங்கள். பிறகு எஞ்சியிருப்பது (இறந்தவரின்) மிக நெருக்கமான (உறவினரான) ஆணுக்கு உரியதாகும்.13 இதை இப்னு அப்பாஸ் (ரலி) அவர்கள் அறிவிக்கிறார்கள். அத்தியாயம் :