عَنْ عَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ المُطَّلِبِ ، قَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، هَلْ نَفَعْتَ أَبَا طَالِبٍ بِشَيْءٍ ، فَإِنَّهُ كَانَ يَحُوطُكَ وَيَغْضَبُ لَكَ ؟ قَالَ : " نَعَمْ ، هُوَ فِي ضَحْضَاحٍ مِنْ نَارٍ ، لَوْلاَ أَنَا لَكَانَ فِي الدَّرَكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ "
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ ، حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ المَلِكِ ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الحَارِثِ بْنِ نَوْفَلٍ ، عَنْ عَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ المُطَّلِبِ ، قَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، هَلْ نَفَعْتَ أَبَا طَالِبٍ بِشَيْءٍ ، فَإِنَّهُ كَانَ يَحُوطُكَ وَيَغْضَبُ لَكَ ؟ قَالَ : نَعَمْ ، هُوَ فِي ضَحْضَاحٍ مِنْ نَارٍ ، لَوْلاَ أَنَا لَكَانَ فِي الدَّرَكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ نَوْفَلٍ، عَنْ عَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ، قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَفَعْتَ أَبَا طَالِبٍ بِشَىْءٍ، فَإِنَّهُ كَانَ يَحُوطُكَ وَيَغْضَبُ لَكَ قَالَ " نَعَمْ هُوَ فِي ضَحْضَاحٍ مِنْ نَارٍ، لَوْلاَ أَنَا لَكَانَ فِي الدَّرَكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ ".
Narrated `Abdullah bin Al-Harith bin Naufal:`Abbas bin `Abdul Muttalib said, "O Allah's Messenger (ﷺ)! Did you benefit Abu Talib with anything as he used to protect and take care of you, and used to become angry for you?" The Prophet (ﷺ) said, "Yes, he is in a shallow place of Fire. Were it not for me, he would have been in the bottom-most depth of the Fire
Telah menceritakan kepada kami [Musa bin Isma'il] telah menceritakan kepada kami [Abu 'Awanah] telah menceritakan kepada kami [Abdul Malik] dari [Abdullah bin Al Harits bin Naufal] dari [Abbas bin Abdul Mutthalib] dia berkata; "Wahai Rasulullah, apakah anda dapat memberi manfa'at kepada Abu Thalib, karena dia telah mengasuhmu dan terkadang marah (untuk memberikan pembelaan) kepadamu." Beliau menjawab; "Ya. ia berada di bagian neraka yang dangkal, dan kalaulah bukan karena diriku, niscaya berada di dasar neraka
Abbas İbn Abdulmuttalib'den, dedi ki: "Ey Allah'ın Rasulü! (Amcan) Ebu Talib'e herhangi bir faydan oldu mu? Çünkü o seni koruyor ve senin için düşmanlarına öfkeleniyordu, diye sordu. Allah Rasulü: Evet, o topuklarına kadar yakın ateşten bir çukur içindedir. Ben olmasaydım ateşin en alt basamağında olacaktı, buyurdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Müşriğe künye verilmesi." Yani (Müslüman bir kimsenin müşrik bir kimseye) ilk olarak künye vermesi caiz midir? Eğer onun baştan beri bir künyesi varsa künyesi ile ona hitap etmek yahut ondan o künye ile söz etmek caiz midir? Başlıkta yer alan hadisler bu son şıkka uygundur. Hüküm itibariyle ikincisi de bunun kapsamına girer. Nevevi, el-Ezkar adlı eserinde kafire künye vermenin, ancak sözkonusu ettiği iki şarta bağlı olarak caiz olacağını tespit ettikten sonra, şunları söylemektedir: Hadiste Ebu Taliblin adı çokça geçmektedir. Asıl adı ise Abdi Menafltır. Yüce Allah da: "Ebu Leheb'in iki eli kurusun."(Tebbet 1) diye buyurmaktadır. Daha sonra Nevevi ikinci hadisi ve hadiste geçen "Ebu Hubab" künyesini zikrettikten sonra şunları söylemektedir: Böyle bir künye, şartın bulunması halinde kullanılır. O da o kimsenin ancak künyesi ile tanınması yahut adının anılmasında bir fitne olacağından korkulması halidir. Arkasından şunları söylemektedir: Hesulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hirakl (Heraklieus)'a mektup yazarak onu adı ile anmış, ne künyesi ile sözkonusu etmiş, ne de onun lakabı olan Kayser diye anmıştır. Hem bizler onlara karşı sert olmakla emrolunmuş bulunuyoruz. Dolayısı ile sözlü olarak onlara yumuşak hitap edip künyelerini kullanmayız, onlara sevgimizi izhar etmeyiz. Ancak onun bu sözlerine zikrettiği delillerde bir hasr (sadece o çerçevede kullanılma) bulunmamaktadır. Aksine Abdullah İbn Ubey alayında ismiyle değil de künyesiyle sözkonusu edilmesi -üstelik ismiyle daha ünlüdür- fitne korkusundan dolayı değildir. Çünkü ondan bu şekilde huzurunda söz edilen zat (Said İbn Ubade), İslamla bağlılığı pek güçlü birisi olup Abdullah'ın adı ile anılması sebebiyle bir fitnenin ortaya çıkacağından korkulmuyor idi. Bu ancak kalbin -İbn Battallın kesin olarak ifade ettiği gibi- ısındırılmasına yorumlanır. İbn Battal der ki: Buradan ya Müslüman olmalarının ümit edilmesi yahut onlardan bir menfaatin sağlanması gibi, kalplerini telif etmek maksadı ile müşrikleri künyeleri ile anmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. Ebu Talib'in künyesiyle anılmasına gelince, kuvvetli görülen görüşe göre bu, birinci türdendir. O da Ebu Talib'in ismiyle değil de, künyesiyle ün kazanmış olmasıdır. Ebu Leheb'in künyesi ile anılmasına gelince, Nevevı Şerhinde dördüncü bir ihtimale daha işaret edilmektedir. O da onun puta tapıcılığa nispet edilmesinden uzak durulması içindir. Çünkü onun asıl adı (Uzza'nın kulu demek olan) Abdu'l-Uzza idi
ہم سے موسیٰ بن اسماعیل نے بیان کیا، کہا ہم سے ابوعوانہ نے بیان کیا، کہا ہم سے عبدالملک نے بیان کیا، ان سے عبداللہ بن حارث بن نوفل نے اور ان سے عباس بن عبدالمطلب رضی اللہ عنہ نے کہ انہوں نے عرض کیا کہ یا رسول اللہ! آپ نے جناب ابوطالب کو ان کی وفات کے بعد کوئی فائدہ پہنچایا، وہ آپ کی حفاظت کیا کرتے تھے اور آپ کے لیے لوگوں پر غصہ ہوا کرتے تھے۔ نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم نے فرمایا کہ ہاں وہ دوزخ میں اس جگہ پر ہیں جہاں ٹخنوں تک آگ ہے اگر میں نہ ہوتا تو وہ دوزخ کے نیچے کے طبقے میں رہتے۔
‘আব্বাস ইবনু ‘আবদুল মুত্তালিব (রাঃ) বললেন, হে আল্লাহর রাসূল! আপনি কি আবূ তালিবের কোন উপকার করতে পেরেছেন? তিনি তো সব সময় আপনার হিফাযত করতেন এবং আপনার জন্য অন্যের উপর রাগ করতেন। তিনি বললেন, হাঁ। তিনি এখন জাহান্নামের হালকা স্তরে আছেন। যদি আমি না হতাম, তাহলে তিনি জাহান্নামের সর্বনিম্ন স্তরে থাকতেন। [৩৮৮৩] (আধুনিক প্রকাশনী- ৫৭৬৭, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)
அப்பாஸ் பின் அப்தில் முத்தலிப் (ரலி) அவர்கள் கூறியதாவது: நான், “அல்லாஹ்வின் தூதரே! அபூதாலிப் (அப்து மனாஃப்) அவர்களுக்கு ஏதேனும் (பிரதி) உபகாரம் செய்தீர்களா? ஏனெனில், தங்களை அவர் பாதுகாப்பவராகவும் தங்களுக்காக (தங்கள் எதிரிகள்மீது) கோபப்படுபவராகவும் இருந்தாரே!” என்று கேட்டேன். நபி (ஸல்) அவர்கள், “ஆம்; அவர் இப்போது (கணுக்கால்வரை தீண்டும்) சிறிதளவு நரக நெருப்பிலேயே உள்ளார். நான் இல்லையானால் அவர் நரகின் அடித்தளத்திற்குச் சென்றிருப்பார்” என்று கூறினார்கள்.237 அத்தியாயம் :