عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّ رَجُلًا اسْتَأْذَنَ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَلَمَّا رَآهُ قَالَ : " بِئْسَ أَخُو العَشِيرَةِ ، وَبِئْسَ ابْنُ العَشِيرَةِ " فَلَمَّا جَلَسَ تَطَلَّقَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي وَجْهِهِ وَانْبَسَطَ إِلَيْهِ ، فَلَمَّا انْطَلَقَ الرَّجُلُ قَالَتْ لَهُ عَائِشَةُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، حِينَ رَأَيْتَ الرَّجُلَ قُلْتَ لَهُ كَذَا وَكَذَا ، ثُمَّ تَطَلَّقْتَ فِي وَجْهِهِ وَانْبَسَطْتَ إِلَيْهِ ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : " يَا عَائِشَةُ ، مَتَى عَهِدْتِنِي فَحَّاشًا ، إِنَّ شَرَّ النَّاسِ عِنْدَ اللَّهِ مَنْزِلَةً يَوْمَ القِيَامَةِ مَنْ تَرَكَهُ النَّاسُ اتِّقَاءَ شَرِّهِ "
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عِيسَى ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَوَاءٍ ، حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ القَاسِمِ ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ المُنْكَدِرِ ، عَنْ عُرْوَةَ ، عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّ رَجُلًا اسْتَأْذَنَ عَلَى النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ ، فَلَمَّا رَآهُ قَالَ : بِئْسَ أَخُو العَشِيرَةِ ، وَبِئْسَ ابْنُ العَشِيرَةِ فَلَمَّا جَلَسَ تَطَلَّقَ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ فِي وَجْهِهِ وَانْبَسَطَ إِلَيْهِ ، فَلَمَّا انْطَلَقَ الرَّجُلُ قَالَتْ لَهُ عَائِشَةُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، حِينَ رَأَيْتَ الرَّجُلَ قُلْتَ لَهُ كَذَا وَكَذَا ، ثُمَّ تَطَلَّقْتَ فِي وَجْهِهِ وَانْبَسَطْتَ إِلَيْهِ ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ : يَا عَائِشَةُ ، مَتَى عَهِدْتِنِي فَحَّاشًا ، إِنَّ شَرَّ النَّاسِ عِنْدَ اللَّهِ مَنْزِلَةً يَوْمَ القِيَامَةِ مَنْ تَرَكَهُ النَّاسُ اتِّقَاءَ شَرِّهِ
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عِيسَى، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَوَاءٍ، حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ الْقَاسِمِ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ رَجُلاً، اسْتَأْذَنَ عَلَى النَّبِيِّ ﷺ فَلَمَّا رَآهُ قَالَ " بِئْسَ أَخُو الْعَشِيرَةِ، وَبِئْسَ ابْنُ الْعَشِيرَةِ ". فَلَمَّا جَلَسَ تَطَلَّقَ النَّبِيُّ ﷺ فِي وَجْهِهِ وَانْبَسَطَ إِلَيْهِ، فَلَمَّا انْطَلَقَ الرَّجُلُ قَالَتْ لَهُ عَائِشَةُ يَا رَسُولَ اللَّهِ حِينَ رَأَيْتَ الرَّجُلَ قُلْتَ لَهُ كَذَا وَكَذَا، ثُمَّ تَطَلَّقْتَ فِي وَجْهِهِ وَانْبَسَطْتَ إِلَيْهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ " يَا عَائِشَةُ مَتَى عَهِدْتِنِي فَحَّاشًا، إِنَّ شَرَّ النَّاسِ عِنْدَ اللَّهِ مَنْزِلَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَنْ تَرَكَهُ النَّاسُ اتِّقَاءَ شَرِّهِ ".
Narrated 'Aisha: A man asked permission to enter upon the Prophet. When the Prophet (ﷺ) saw him, he said, "What an evil brother of his tribe! And what an evil son of his tribe!" When that man sat down, the Prophet (ﷺ) behaved with him in a nice and polite manner and was completely at ease with him. When that person had left, 'Aisha said (to the Prophet). "O Allah's Apostle! When you saw that man, you said so-and-so about him, then you showed him a kind and polite behavior, and you enjoyed his company?" Allah's Messenger (ﷺ) said, "O 'Aisha! Have you ever seen me speaking a bad and dirty language? (Remember that) the worst people in Allah's sight on the Day of Resurrection will be those whom the people leave (undisturbed) to be away from their evil (deeds)
Telah menceritakan kepada kami ['Amru bin Isa] telah menceritakan kepada kami [Muhammad bin Sawa`] telah menceritakan kepada kami [Rauh bin Al Qasim] dari [Muhammad bin Al Munkadir] dari ['Urwah] dari [Aisyah] Bahwa seorang laki-laki meminta izin kepada nabi Shallalahu 'alaihi wa sallam, ketika beliau melihat orang tersebut, beliau bersabda: "Amat buruklah saudara Kabilah ini atau seburuk-buruk saudara Kabilah ini." Saat orang itu duduk, beliau menampakkan wajahnya yang berseri-seri, setelah orang itu keluar 'A`isyah berkata; "Wahai Rasulullah, ketika anda melihat (kedatangan) orang tersebut, anda berkata seperti ini dan ini, namun setelah itu wajah anda nampak berseri-seri, Maka Rasulullah Shallalahu 'alaihi wa sallam bersabda: "Wahai 'A`isyah, kapankah kamu melihatku mengatakan perkataan keji? Sesungguhnya seburuk-buruk kedudukan manusia di sisi Allah pada hari kiamat adalah orang yang ditinggalkan oleh manusia karena takut akan kekejiannya
Aişe'den rivayete göre; "Bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna girmek üzere izin istemişti. Allah Rasulü onu görünce: Bu, aşiretin ne kötü kardeşidir, aşiretin ne kötü oğludur, buyurdu. Adam gelip oturunca, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona güler yüz gösterdi ve ona yumuşak sözler söyleyip rahatlattı. Adam ayrılıp gidince Aişe ona: Ey Allah'ın Rasulü, sen o adamı görünce onun için şunları şunları söyledin. Daha sonra ise onu güler yüzle karşıladın ve yumuşak sözler söyledin, dedi. Buna karşılık Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Ey Aişe, sen benim ne zamandan beri çirkin davrandığımı biliyorsun? Şüphesiz kıyamet gününde, Allah nezdinde konumu insanlar arasında en kötü olan kişi, başkalarının, şerrinden korunmak için kendisini terk ettiği kimsedir, buyurdu." Bu Hadis 6054 ve 6131 numara ile de var. Fethu'l-Bari Açıklaması: "el-Mütefahhiş: Ölçünün dışına çıkmak için kendisini zorlayan kimse." Kötülüğü işlemeye kasteden, bunu çok yapan ve bunun için kendisini zorlayan kimse demektir. "Ne oluyor ona! Alnı toprağa değesice." ed-Davudl dedi ki: "Teribe cebinuhu: Alnı toprağa değesice" sözü, Arapların söyleyegeldikleri bir sözdür. Alnı yere düşsün demektir. Bu da onların "rağime enfuhu: burnu toprağa sürtünsün" sözlerine benzer, fakat "alnı toprağa değesice" ifadesinin anlamı kastedilmemektedir. Aksine bu da daha önce geçen "teribet yeminuke: sağ eli toprağa bulansın" sözü ile ilgili açıklamalara benzer. Yani bu, dilde kullanılmakla birlikte gerçek anlamı kastedilmeyen bir sözdür. "Oturunca ona güler yüz gösterdi." el-Hattabi dedi ki: Bu hadis-i şerif hem ilmi, hem de edebi bir arada ihtiva etmektedir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ümmeti hakkında isim belirterek söylediği ve kendilerine izafe ettiği hoş olmayan hususlarda gıybet sayılacak bir taraf yoktur. Gıybet, ancak ümmetin fertlerinin birbirleri hakkında söyledikleri şeylerde sözkonusu olur. Bundan dolayı Nebiin görevi bu hususu beyan etmek, bunu açıkça ifade edip insanlara o kimsenin gerçek yüzünü tanıtmaktır. Böyle bir tutum ümmetine nasihat ve şefkat göstermek kabilindendir ama onun tabiatında bulunan kerem ve ona verilmiş bulunan güzel ahlak sebebiyle bu kişiye karşı güler yüz göstermiş, bu durumda olan kimselerin şerrinden korunmak ve kotülüklerinden, gailelerinden kurtulmak için onları idare etmek hususunda, ümmetinin de kendisine uyması için, o kimseye hoş olmayan bir şekilde karşılık vermemiştir. Derim ki: el-Hattabi'nin ifadelerinin zahirinden anlaşıldığına göre bu, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in özelliklerinden birisi olmalıdır. Oysa durum böyle değildir. Aksine bir şahsın herhangi bir halini bilip başkasının da onun dışa yansıyan güzel görünüşüne aldanarak, sakıncalı ve tehlikeli herhangi bir hale düşeceğinden korkan herkesin, karşısındakine nasihatta bulunmak maksadı ile o kişiden sakındırarak bildiği hususu bildirmesi gerekir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bir özelliği olarak görülmesi mümkün olan ise, haline bakılarak aldanılması mümkün olan kimsenin gerçek durumu, -daha önce onun haline aldanmış olan bir kimsenin Nebii haberdar etmesine gerek kalmadan- açıklanır, Nebi de aldanması mümkün olan kimseye o şerli kimsenin halini haber verir ve böylece, vaktiyle o kimseden kötülük görmüş olan kimsenin, başkasının o kişinin şerrinden korunmasını sağlamak üzere nasihat etmesine gerek kalmaz. Oysa Nebi olmayan kimseler böyle değildir. Nebi olmayan bir kimsenin bir kişiyi yermesinin caiz olması, kendisine nasihat etmek isteyen kimseden söz ya da fiil ile durumu tahkik etmesine bağlıdır. Kurtubi der ki: Hadiste açıkça fasıklık eden yahut hayasızca işler yapan ve buna benzer hüküm verirken haksızlık yapan, bid'ate davet edip onun propagandasını yapan kimsenin gıybetinin yapılmasının caiz olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte böylelerinin şerlerinden sakınmak için onları idare etmek de caizdir. Elverirki bu, Allah'ın dini hususunda onlara müdahale derecesine götürmesin. Daha sonra Iyad'a uyarak şunları söylemektedir: Müdarat ile müdahene arasındaki farka gelince: Müdarat (idare etmek), dünyanın yahut dinin ya da her ikisinin birlikte hallerinin düzelmesi için dünyalığı feda etmektir. Bu mubahtır, bazen müstehap dahi olabilir. Müdahene ise, dünya halinin düzelmesi için dini olanı terk etmektir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise böyle bir kimseye dünyalık olarak onunla güzel geçimi, yumuşak konuşmayı feda etmiş, bununla birlikte sözlü olarak da onu övmemiştir. Dolayısıyla onun hakkında söyledikleri ile yaptıkları arasında çelişki bulunmamıştır. Nebiin o kimse hakkında söyledikleri haktır. Ona yaptıkları ise güzel bir şekilde geçinmektir. İşte bu açıklama ile birlikte yüce Allah'a hamdolsun ki açıklanması zor bir taraf kalmamaktadır. İyad der ki: Uyeyne -doğrusunu en iyi bilen Allah'tır- henüz daha Müslüman olmamıştı. Dolayısıyla onun hakkında söylenen sözler gıybet olmazdı. Yahut Müslüman olmakla birlikte İslam'a girişi henüz samimi ve katıksız değildi. Nebi s.a.v. onun iç dünyasını bilmeyen kimselerin ona aldanmaması için bu hususa açıklık getirmek istemişti. Nitekim Uyeyne, Nebi s.a.v. hayatta iken de, onun vefatından sonra da imanının zayıflığına delilolacak birtakım tutumlar sergilemişti. Bu durumda Nebi s.a.v.'in onu niteleyici ifadeleri nübüvvetin alametleri arasında sayılır. İçeri girdikten sonra onunla yumuşak sözle konuşmaya gelince, b.ı.ı da onun kalbini ısındırmak için idi. Daha sonra, az önce geçen açıklamaların bir benzerini zikretmektedir. İşte bu hadis, karşıdakini idare etmek, kafirlerin, fasıkların ve benzerlerinin gıybetini yapmanın caiz oluşu hakkında asli bir dayanaktır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır
ہم سے عمرو بن عیسیٰ نے بیان کیا، کہا ہم سے محمد بن سواء نے بیان کیا، کہا ہم سے روح ابن قاسم نے بیان کیا، ان سے محمد بن منکدر نے، ان سے عروہ نے اور ان سے عائشہ رضی اللہ عنہا نے کہ رسول اللہ صلی اللہ علیہ وسلم سے ایک شخص نے اندر آنے کی اجازت چاہی۔ نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم نے اسے دیکھ کر فرمایا کہ برا ہے فلاں قبیلہ کا بھائی۔ یا ( آپ صلی اللہ علیہ وسلم نے فرمایا ) کہ برا ہے فلاں قبیلہ کا بیٹا۔ پھر جب وہ نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم کے پاس آ بیٹھا تو آپ اس کے ساتھ بہت خوش خلقی کے ساتھ پیش آئے۔ وہ شخص جب چلا گیا تو عائشہ رضی اللہ عنہا نے آپ سے عرض کیا: یا رسول اللہ! جب آپ نے اسے دیکھا تھا تو اس کے متعلق یہ کلمات فرمائے تھے، جب آپ اس سے ملے تو بہت ہی خندہ پیشانی سے ملے۔ نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم نے فرمایا کہ اے عائشہ! تم نے مجھے بدگو کب پایا۔ اللہ کے یہاں قیامت کے دن وہ لوگ بدترین ہوں گے جن کے شر کے ڈر سے لوگ اس سے ملنا چھوڑ دیں۔
‘আয়িশাহ (রাঃ) হতে বর্ণিত যে, এক ব্যক্তি নবী সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম এর নিকট প্রবেশের অনুমতি চাইল। তিনি লোকটিকে দেখে বললেনঃ সে সমাজের নিকৃষ্ট লোক এবং সমাজের দুষ্ট সন্তান। এরপর সে যখন এসে বলল, তখন নবী সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম আনন্দ সহকারে তার সাথে মেলামেশা করলেন। লোকটি চলে গেলে ‘আয়িশাহ তাকে জিজ্ঞেস করলেনঃ হে আল্লাহর রাসূল! যখন আপনি লোকটিকে দেখলেন তখন তার ব্যাপারে এমন বললেন, পরে তার সাথে আপনি আনন্দচিত্তে সাক্ষাৎ করলেন। তখন রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম বললেনঃ হে ‘আয়িশাহ! তুমি কখন আমাকে অশালীন দেখেছ? কিয়ামতের দিন আল্লাহর কাছে মর্যাদার দিক দিয়ে মানুষের মধ্যে সবচেয়ে নিকৃষ্ট সেই ব্যক্তি, যার দুষ্টামির কারণে মানুষ তাকে ত্যাগ করে। [৬০৫৪, ৬৪৩১; মুসলিম ৪৫/২০, হাঃ ২৫৯১, আহমাদ ২৪১৬১] (আধুনিক প্রকাশনী- ৫৫৯৭, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)
ஆயிஷா (ரலி) அவர்கள் கூறியதாவது: ஒரு மனிதர் நபி (ஸல்) அவர்களிடம் (வீட்டுக்குள் வர) அனுமதி கேட்டார். அவரைக் கண்ட நபி (ஸல்) அவர்கள், “இவர் அந்தக் கூட்டத்தாரிலேயே மிகவும் தீயவர்” என்று (என்னிடம்) சொன்னார்கள். அவர் வந்து அமர்ந்தபோது அவரிடம் நபி (ஸல்) அவர்கள் மலர்ந்த முகத்துடன் இதமாக நடந்துகொண்டார்கள். அந்த மனிதர் (எழுந்து) சென்றதும் நான் (நபி (ஸல்) அவர்களிடம்), “அல்லாஹ்வின் தூதரே! அந்த மனிதரைக் கண்டதும் தாங்கள் இவ்வாறு இவ்வாறு சொன்னீர்கள். பிறகு அவரிடம் மலர்ந்த முகத்துடன் இதமாக நடந்துகொண்டீர்களே” என்று கேட்டேன். அதற்கு அவர்கள், “ஆயிஷா! நான் கடுமையாக நடந்துகொண்டதை நீ எப்போதாவது கண்டுள்ளாயா? எவரது தீங்கை அஞ்சி மக்கள் (அவருடன் இயல் பாகப் பழகாமல்) விட்டுவிடுகிறார்களோ அவரே மறுமை நாளில் அல்லாஹ்விடம் தகுதியில் மிகவும் மோசமானவர் ஆவார்” என்று சொன்னார்கள்.47 அத்தியாயம் :