سَمِعَ البَرَاءَ ، وَسَأَلَهُ رَجُلٌ مِنْ قَيْسٍ أَفَرَرْتُمْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمَ حُنَيْنٍ ؟ فَقَالَ : لَكِنْ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمْ يَفِرَّ ، كَانَتْ هَوَازِنُ رُمَاةً ، وَإِنَّا لَمَّا حَمَلْنَا عَلَيْهِمْ انْكَشَفُوا ، فَأَكْبَبْنَا عَلَى الغَنَائِمِ ، فَاسْتُقْبِلْنَا بِالسِّهَامِ ، وَلَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى بَغْلَتِهِ البَيْضَاءِ ، وَإِنَّ أَبَا سُفْيَانَ بْنَ الحَارِثِ آخِذٌ بِزِمَامِهَا ، وَهُوَ يَقُولُ : " أَنَا النَّبِيُّ لاَ كَذِبْ "
حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ ، حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ ، سَمِعَ البَرَاءَ ، وَسَأَلَهُ رَجُلٌ مِنْ قَيْسٍ أَفَرَرْتُمْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ يَوْمَ حُنَيْنٍ ؟ فَقَالَ : لَكِنْ رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ لَمْ يَفِرَّ ، كَانَتْ هَوَازِنُ رُمَاةً ، وَإِنَّا لَمَّا حَمَلْنَا عَلَيْهِمْ انْكَشَفُوا ، فَأَكْبَبْنَا عَلَى الغَنَائِمِ ، فَاسْتُقْبِلْنَا بِالسِّهَامِ ، وَلَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ عَلَى بَغْلَتِهِ البَيْضَاءِ ، وَإِنَّ أَبَا سُفْيَانَ بْنَ الحَارِثِ آخِذٌ بِزِمَامِهَا ، وَهُوَ يَقُولُ : أَنَا النَّبِيُّ لاَ كَذِبْ قَالَ إِسْرَائِيلُ ، وَزُهَيْرٌ : نَزَلَ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ عَنْ بَغْلَتِهِ
حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، سَمِعَ الْبَرَاءَ ـ وَسَأَلَهُ رَجُلٌ مِنْ قَيْسٍ ـ أَفَرَرْتُمْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ﷺ يَوْمَ حُنَيْنٍ فَقَالَ لَكِنَّ رَسُولَ اللَّهِ ﷺ لَمْ يَفِرَّ، كَانَتْ هَوَازِنُ رُمَاةً، وَإِنَّا لَمَّا حَمَلْنَا عَلَيْهِمِ انْكَشَفُوا، فَأَكْبَبْنَا عَلَى الْغَنَائِمِ، فَاسْتُقْبِلْنَا بِالسِّهَامِ، وَلَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ﷺ عَلَى بَغْلَتِهِ الْبَيْضَاءِ، وَإِنَّ أَبَا سُفْيَانَ آخِذٌ بِزِمَامِهَا وَهْوَ يَقُولُ {أَنَا النَّبِيُّ لاَ كَذِبْ}. قَالَ إِسْرَائِيلُ وَزُهَيْرٌ نَزَلَ النَّبِيُّ ﷺ عَنْ بَغْلَتِهِ.
Narrated Abu 'Is-haq:That he heard Al-Bara narrating when a man from Qais (tribe) asked him "Did you flee leaving Allah's Messenger (ﷺ) on the day (of the battle) of Hunain?" Al-Bara' replied, "But Allah's Messenger (ﷺ) did not flee. The people of Hawazin were good archers, and when we attacked them, they fled. But rushing towards the booty, we were confronted by the arrows (of the enemy). I saw the Prophet (ﷺ) riding his white mule while Abu Sufyan was holding its reins, and the Prophet (ﷺ) was saying "I am the Prophet (ﷺ) undoubtedly." (Israil and Zuhair said, "The Prophet (ﷺ) dismounted from his Mule
Telah menceritakan kepadaku [Muhammad bin Basyar] Telah menceritakan kepada kami [Ghundar] Telah menceritakan kepada kami [Syu'bah] dari [Abu Ishaq], ia mendengar [Al Barra'] yang ketika itu seseorang dari Qais bertanya kepadanya "Apakah kalian melarikan diri dari Rasulullah shallallahu 'alaihi wasallam pada perang hunain? Jawab Al Barra; "Adapun Nabi shallallahu 'alaihi wasallam, beliau pantang melarikan diri, ketika itu Hawazin adalah para pemanah ulung, ketika kami menyerbu mereka, mereka kocar-kacir sehingga kami tergiur mendapatkan ghanimah, dan gantian kami yang dihujani dengan anak panah." Kulihat Rasulullah shallallahu 'alaihi wasallam diatas bighalnya yang putih, dan Abu Sufyan bin Al Harits memegang kendalinya sedang Nabi sambil berseru; "Aku Nabi yang tiada dusta # Aku anak Abd Muthalib. Sedang [Israil] dan [Zuhair] mengatakan dengan redaksi; "Nabi shallallahu 'alaihi wasallam turun dari bighalnya
Ebu İshak, Kayslılardan bir adam Bera'ya: Huneyn günü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i bırakıp kaçtınız mı, diye bir soru sorması üzerine, ona şöyle cevap verdiğini işitmiştir: "Fakat Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kaçmadı. Hevazinliler iyi ok atıyorlardı. Bizler onlara bir hamle yapınca geri çekildiler. Bu sefer biz de ganimet toplamaya koyulduk. Arkasından bize atılan oklarla karşılaştık. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i beyaz katırı üzerine gördüm. Ebu Süfyan b. Haris de yularından tutmuştu. Bu arada: Şüphesiz ben Nebiim, diyordu." (Ravilerden) İsrail ve Zuheyr: Nebi katınndan indi, dediler. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Ben şahitlik ederim ki Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem geri dönüp kaçmadı." Bera'nın cevabı kendilerinin kaçtıkları konusunda olumlu bir mana taşımakla birlikte, bunun genelolmadığını da ifade etmiş olmaktadır. O bu cevabı ile soru soranın mutlak olarak sormasının, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dahil herkesi kapsadığına işaret etmek istemişti. Çünkü ikinci rivayetin zahiri bunu ifade etmektedir. Nevevı der ki: Bu cevap oldukça edebi bir cevaptır. Çünkü soru hepiniz kaçtınız' anlamındadır. Bunun kapsamına Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem da girer. Fakat Bera: Hayır, Allah'a yemin ederim Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kaçmadı.Fakat şunlar şunlar oldu, diyerek kaçanların da kaçışlarının sürekli olmadığını, ancak atılan okların etkisi ile geri çekilmiş olduklarını ifade etmektedir. "Fakat onların aceleci olanları çabuk davrandı. Hevazinliler de onlara ok attı." Müellefetu'l-Kulub olmayanlardan kaçanların mazereti düşmanlarının sayıca onlardan kat kat fazla olmalarıdır. "Ebu Süfyan b. el-Haris" b. Abdilmuttalib b. Haşim, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in amcasının oğludur. Mekke fethedilmede.n önce Müslüman olmuştu. Çünkü o Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitmek üzere çıkmış, yolda Mekke'yi fethetmek üzere yol aldığını görünce Müslüman olarak İslama güzel bir şekilde bağlanmıştı. Huneyn gazvesine de çıkmıştı, sebat gösterip geri çekilmeyenler arasında idi. İbn Ebi Şeybe tarafından zikredilen el-Hakem b. Uteybe yoluyla gelen mürsel rivayette şöyle denilmektedir: Huneyn günü insanlar kaçınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Ben Nebiim bunda bir şüphe yoktur. Ben Abdulmuttalib'in oğlu(nun oğlu)yum, demeye başladı. Onunla beraber sadece dört kişi kalmıştı. Bunların üçü Haşim oğullarındandı, biri de başkalarından idi. Ali ve el-Abbas da onun önünde, Ebu Süfyan b. el-Haris de dizginleri tutuyordu. İbn Mes'ud ise sol tarafta idi. (el-Hakem b. Uteybe) dedi ki: Ona doğru kim gidiyor idiyse mutlaka öldürüldü. Tirmizı de hasen bir senedIe İbn Ömer'in şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Huneyn günü kendimizi şu halde gördüm: İnsanlar yüz çevirip, gerisin geri gidiyorlardı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile beraber ise yüz kişi bile yoktu." Bu rivayet benim Huneyn günü sebat gösterip, yerlerinden ayrılmayan kimselerin sayısı ile ilgili tespit ettiğim en yüksek miktardır. Ahmed ve Hakim, Abdurrahman b. Abdullah b. Mes'ud'un, o babasının şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Huneyn günü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte idim. Herkes onu bırakıp geri kaçtı. Onunla birlikte muhacirlerle ensardan seksen kişi sebat gösterdi. Bizler piyade idik ve onlara arkamızı çevirmedik. İşte yüce Allah'ın üzerlerine sekinetini (huzur ve sükununu) indirdiği kimseler bunlardır." Nevevı'nin Müslim şerhinde zikrettiği "onunla birlikte oniki kişi sebat gösterdi" ifadesi İbn İshak'ın zikrettiği hadisten alınmış gibidir. Onun zikrettiği rivayete göre Nebi ile birlikte el-Abbas, oğlu el-Fadl, Ali, Ebu Süfyan b. el-Haris, onun kardeşi Rabia, Usame b. Zeyd, onun anne bir kardeşi Ümmü Eymen'in oğlu Eymen, muhacirlerden Ebu Bekr ve Ömer sebat göstermişlerdir. Bunlar dokuz kişiyi bulmaktadır. İbn Mes'ud'un sebat gösterdiği de el-Hakim 'in zikrettiği mürsel rivayette geçmektedir. Böylece bunların sayısı onu bulmaktadır. el-Abbas b. Abdulmuttalib'in şiirinde ise onunla sebat gösterenlerin sayısının sadece on kişi olduğu zikredilmektedir. Bu da onun şu beyitlerinde dile getirilmiştir: "Savaşta Resulullaha yardımcı olduk dokuz kişi Kaçanlar kaçmış ve geri çekilmişti. Onuncumuz ise feda etti canını Allah yolunda ona isabet edenlerle acı çekmeden." Sağlam olan rivayet de bu olabilir. Bundan fazla sayıyı verenler, dönmekte acelecilik edenlerin dışında kalan kimseleri de büsbütün çekilmeyenler arasında saymlşlardır. Taberi der ki: Yasaklanmış olan kaçmak geri dönmemek niyetiyle yapılan kaçıştır. Düşmanın çokluğu sebebiyle bir süre kaçmak, kuwetli bir birliğe sığınmak üzere çekilmeye benzer. "Ben Nebiim bunda şüphe yoktur. Ben Abdulmuttalib'in oğlu(nun oğlu)yum." Nebi efendimizin kendisini babası Abdullah'a değil de Abdulmuttalib'e nispet etmesi, Abdulmuttalib'in insanlar arasındaki şöhreti dolayısıyla yapılmış gibidir. Çünkü Abdulmutta:l ib'e üstün bir şekilde anılıp hatırlanma ve uzunca bir ömür verilmişti. Oysa Abdullah böyle değildi. O genç olarak vefat etmişti. Bundan dolayı Arapların çoğunluğu Nebi efendimizi Abdulmuttalib'in oğlu diye çağırıyorlardı. Nitekim Dimam b. Sa'lebe geldiğinde: Hanginiz Abdulmuttalib'in oğlusunuz, diye sormuştu. Bir diğer açıklamaya göre insanlar arasında: Abdulmuttalib'in soyundan Al'ah'a davet edecek ve Allah'ın insanlara onun vasıtasıyla hidayet vereceği ve )eygamberlerin sonuncusu olacak bir adamın çıkacağına dair yaygın bir haber Jardı. Böylelikle bilenler bunu hatırlasın diye kendisini Abdulmuttalib'e nispet etmiştir. Bu hususta Araplar arasında yaygın bir hal almıştı. Seyf b. 21 Yezen bunu eskiden beri Abdullah, Amine ile evlenmeden önce Abdulmuttalib'e zikretmiş idi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem da ashabına mutlaka galip geleceğine dikkatlerini çekmek istemiş, güzel akıbtin takvalılara ait olduğu hususunu hatırlatmak, böylelikle onun geri çekilmeyip sebat gösterdiğini bildikleri takdirde kalplerinin güçlenmesini sağlamak istemişti. Nebi efendimizin: "Şüphesiz" demesi nübuwet vasfı ile birlikte yalan söylemenin imkansız olduğuna bir işaret taşımaktadır. Böylelikle o: Ben Nebiyim, Nebi de yalan söylemez. Ben söylediklerimi yalan söylemiyorum ki yenileyim. Hem ben yüce Allah'ın bana vaat etmiş olduğu yardım ve zaferin hak olduğuna da kesin olarak inanıyorum. Dolayısıyla benim kaçmam da caiz değildir, demiş gibidir. Onun (şüphesiz) sözü: Ben gerçekten bir Nebiyim. Bunda bir şüphe, bir yalan yoktur demektir, diye de açıklanmıştır. Hadisten Çıkarılan Bazı Sonuçlar 1- Konuşurken güzel bir edeble konuşmak 2- Güzel bir cevap vermek suretiyle sorunun güzel sorulmasına işaret etmek ve kendisini beğenmenin yerilecek bir özellik olduğuna dikkat çekmek. 3- Cahiliye döneminde ölmüş olsalar dahi babalara intisap etmek caizdir. Bunun yasaklanması ise savaşın dışındaki haller için yorumlanır. Böbürlenme ve büyüklenmeye dair ruhsat da bu kabildendir. O da savaşta caizdir, savaş dışında caiz değildir. 4- Allah yolunda ölmek tehlikesine atılmak caizdir. Çünkü "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yüce Allah'ın vaadi dolayısıyla zafere kavuşacağından kesin olarak emindi. Allah'ın vaadi de haktır" denilemez. Çünkü Ebu Süfyan b. el-Haris de katırının yularını tutarak onunla birlikte sebat göstermişti. Onun ise Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu husustaki yakıni gibi bir yakıne sahip olduğu söylenemez. Yine bu durumda Ümmü Eymen'in oğlu Eymen de daha önce el-Abbas'ın şiirinde işaret olduğu gibi şehit düşmüştü. 5- Katıra binmenin sebatı daha bir arttırıcı olduğuna işaret vardır .. Çünkü erkek hayvanlara binmek kaçmaya ve geri dönmeye hazırlıklı olmak izlenimini verir. Ordunun kumandanı kendisini kaçmamaya hazırlamış ve bunun gerekli sebeplerini de yerine getirmiş ise elbetteki ona uyanların sebat göstermelerini daha çok teşvik edici bir haldir. 6- Kumandanın savaşta kendisini açıkça ortaya koyması kahramanlığı daha da ileri derecede ifade eder ve düşmana aldırış edilmediğini gösterir
مجھ سے محمد بن بشار نے بیان کیا، کہا ہم سے غندر نے بیان کیا، ان سے شعبہ نے بیان کیا، ان سے ابواسحاق نے، انہوں نے براء رضی اللہ عنہ سے سنا اور ان سے قبیلہ قیس کے ایک آدمی نے پوچھا کہ کیا تم لوگ نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم کو غزوہ حنین میں چھوڑ کر بھاگ نکلے تھے؟ انہوں نے کہا: لیکن نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم اپنی جگہ سے نہیں ہٹے تھے۔ قبیلہ ہوازن کے لوگ تیرانداز تھے، جب ان پر ہم نے حملہ کیا تو وہ پسپا ہو گئے پھر ہم لوگ مال غنیمت میں لگ گئے۔ آخر ہمیں ان کے تیروں کا سامنا کرنا پڑا۔ میں نے خود دیکھا تھا کہ نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم اپنے سفید خچر پر سوار تھے اور ابوسفیان بن حارث رضی اللہ عنہ اس کی لگام تھامے ہوئے تھے۔ آپ صلی اللہ علیہ وسلم فرما رہے تھے «أنا النبي لا كذب» ”میں نبی ہوں، اس میں جھوٹ نہیں۔“ اسرائیل اور زہیر نے بیان کیا کہ بعد میں آپ صلی اللہ علیہ وسلم اپنے خچر سے اتر گئے۔
আবূ ইসহাক (রহ.) হতে বর্ণিত। তিনি বারআ (রাঃ)-কে বলতে শুনেছেন যে, তাঁকে কায়স গোত্রের এক লোক জিজ্ঞেস করেছিল যে, হুনাইনের দিন আপনারা কি রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর নিকট হতে পালিয়েছিলেন? তখন তিনি বললেন, রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম কিন্তু পালিয়ে যাননি। হাওয়াযিন গোত্রের লোকেরা ছিল সুদক্ষ তীরন্দাজ। আমরা যখন তাদের উপর আক্রমণ চালালাম তখন তারা ছত্রভঙ্গ হয়ে গেল। আমরা গানীমাত তুলতে শুরু করলাম তখন আমরা তাদের তীরন্দাজ বাহিনীর দ্বারা আক্রান্ত হয়ে পড়লাম। তখন আমি রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-কে তাঁর সাদা রংয়ের খচ্চরটির পিঠে আরোহিত অবস্থায় দেখলাম। আর আবূ সুফ্ইয়ান (রাঃ) তাঁর খচ্চরটির লাগাম ধরেছিলেন। তিনি বলছিলেন- আমি আল্লাহর নবী, এটা মিথ্যা নয়। বর্ণনাকারী ইসরাঈল এবং যুহায়র (রহ.) বলেছেন যে, তখন নবী সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম তাঁর খচ্চর থেকে অবতরণ করেছিলেন। [২৮৬৪; মুসলিম ৩২/২৮, হাঃ ১৭৭৬, আহমাদ ১৮৪৯৫] (আধুনিক প্রকাশনীঃ ৩৯৭৫, ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ)
பராஉ பின் ஆஸிப் (ரலி) அவர்கள் கூறியதாவது: கைஸ் குலத்தைச் சேர்ந்த ஒரு மனிதர் என்னிடம், “நீங்கள் ஹுனைன் போரின்போது அல்லாஹ்வின் தூதர் (ஸல்) அவர்களை (தனியே) விட்டுவிட்டு (புறமுதுகிட்டு) ஓடிவிட்டீர்களா?” என்று கேட்டார். நான், “(எங்களில் சிலர் அப்படி ஓடியது உண்மைதான்;) ஆயினும், அல்லாஹ்வின் தூதர் (ஸல்) அவர்கள் பின்வாங்கி ஓடவில்லை. ஹவாஸின் குலத்தார் அம்பெய்வதில் தேர்ச்சி பெற்றவர்களாயிருந்தனர். நாங்கள் அவர்கள்மீது (முதலில்) தாக்குதல் நடத்தியபோது அவர்கள் தோற்று (சிதறியோடி)விட்டனர். ஆகவே, நாங்கள் போர்ச் செல்வங் களைச் சேகரிக்க விரைந்தோம். அப்போது நாங்கள் அம்புகளை எதிர்கொள்ள வேண்டியதாயிற்று. நான் அல்லாஹ்வின் தூதர் (ஸல்) அவர்கள் தமது “பைளா' எனும் வெள்ளைக் கோவேறு கழுதையின்மீது அமர்ந்துகொண்டிருக்கக் கண்டேன். அபூசுஃப்யான் பின் அல்ஹாரிஸ் (ரலி) அவர்கள் அதன் கடிவாளத்தைப் பிடித்துக்கொண்டிருந்தார். நபி (ஸல்) அவர்கள், “நான் இறைத்தூதர்தான்;இது பொய்யல்ல...” என்று (பாடியபடி) கூறிக்கொண்டிருந் தார்கள்.346 இந்த ஹதீஸ் மூன்று அறிவிப்பாளர் தொடர்களில் வந்துள்ளது. அவற்றில் இஸ்ராயீல் பின் யூனுஸ் (ரஹ்), ஸுஹைர் பின் முஆவியா (ரஹ்) ஆகியோரது அறிவிப்பில், “நபி (ஸல்) அவர்கள் தமது கோவேறு கழுதையிóருந்து இறங்கினார்கள்” என்று அறிவித்துள்ளனர்.347 அத்தியாயம் :