عَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، قَالَ : جَعَلَ المُهَاجِرُونَ وَالأَنْصَارُ يَحْفِرُونَ الخَنْدَقَ حَوْلَ المَدِينَةِ ، وَيَنْقُلُونَ التُّرَابَ عَلَى مُتُونِهِمْ ، وَهُمْ يَقُولُونَ {
} نَحْنُ الَّذِينَ بَايَعُوا مُحَمَّدَا {
}عَلَى الإِسْلاَمِ مَا بَقِينَا أَبَدَا {
}قَالَ : يَقُولُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، وَهُوَ يُجِيبُهُمْ : " اللَّهُمَّ إِنَّهُ لاَ خَيْرَ إِلَّا خَيْرُ الآخِرَهْ ، فَبَارِكْ فِي الأَنْصَارِ وَالمُهَاجِرَهْ " قَالَ : يُؤْتَوْنَ بِمِلْءِ كَفِّي مِنَ الشَّعِيرِ ، فَيُصْنَعُ لَهُمْ بِإِهَالَةٍ سَنِخَةٍ ، تُوضَعُ بَيْنَ يَدَيِ القَوْمِ ، وَالقَوْمُ جِيَاعٌ ، وَهِيَ بَشِعَةٌ فِي الحَلْقِ ، وَلَهَا رِيحٌ مُنْتِنٌ
حَدَّثَنَا أَبُو مَعْمَرٍ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الوَارِثِ ، عَنْ عَبْدِ العَزِيزِ ، عَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، قَالَ : جَعَلَ المُهَاجِرُونَ وَالأَنْصَارُ يَحْفِرُونَ الخَنْدَقَ حَوْلَ المَدِينَةِ ، وَيَنْقُلُونَ التُّرَابَ عَلَى مُتُونِهِمْ ، وَهُمْ يَقُولُونَ نَحْنُ الَّذِينَ بَايَعُوا مُحَمَّدَا عَلَى الإِسْلاَمِ مَا بَقِينَا أَبَدَا قَالَ : يَقُولُ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ ، وَهُوَ يُجِيبُهُمْ : اللَّهُمَّ إِنَّهُ لاَ خَيْرَ إِلَّا خَيْرُ الآخِرَهْ ، فَبَارِكْ فِي الأَنْصَارِ وَالمُهَاجِرَهْ قَالَ : يُؤْتَوْنَ بِمِلْءِ كَفِّي مِنَ الشَّعِيرِ ، فَيُصْنَعُ لَهُمْ بِإِهَالَةٍ سَنِخَةٍ ، تُوضَعُ بَيْنَ يَدَيِ القَوْمِ ، وَالقَوْمُ جِيَاعٌ ، وَهِيَ بَشِعَةٌ فِي الحَلْقِ ، وَلَهَا رِيحٌ مُنْتِنٌ
حَدَّثَنَا أَبُو مَعْمَرٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ، عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ، عَنْ أَنَسٍ ـ رضى الله عنه ـ قَالَ جَعَلَ الْمُهَاجِرُونَ وَالأَنْصَارُ يَحْفِرُونَ الْخَنْدَقَ حَوْلَ الْمَدِينَةِ، وَيَنْقُلُونَ التُّرَابَ عَلَى مُتُونِهِمْ وَهُمْ يَقُولُونَ نَحْنُ الَّذِينَ بَايَعُوا مُحَمَّدَا عَلَى الإِسْلاَمِ مَا بَقِينَا أَبَدَا قَالَ يَقُولُ النَّبِيُّ ﷺ وَهْوَ يُجِيبُهُمُ " اللَّهُمَّ إِنَّهُ لاَ خَيْرَ إِلاَّ خَيْرُ الآخِرَهْ، فَبَارِكْ فِي الأَنْصَارِ وَالْمُهَاجِرَهْ ". قَالَ يُؤْتَوْنَ بِمِلْءِ كَفَّى مِنَ الشَّعِيرِ فَيُصْنَعُ لَهُمْ بِإِهَالَةٍ سَنِخَةٍ تُوضَعُ بَيْنَ يَدَىِ الْقَوْمِ، وَالْقَوْمُ جِيَاعٌ، وَهْىَ بَشِعَةٌ فِي الْحَلْقِ وَلَهَا رِيحٌ مُنْتِنٌ.
Narrated Anas:Al-Muhajirun (i.e. the Emigrants) and the Ansar were digging the trench around Medina and were carrying the earth on their backs while saying, "We are those who have given the pledge of allegiance to Muhammad for Islam as long as we live." The Prophet (ﷺ) said in reply to their saying, "O Allah! There is no goodness except the goodness of the Hereafter; so please grant Your Blessing to the Ansar and the Emigrants." The people used to bring a handful of barley, and a meal used to be prepared thereof by cooking it with a cooking material (i.e. oil, fat and butter having a change in color and smell) and it used to be presented to the people (i.e. workers) who were hungry, and it used to stick to their throats and had a nasty smell
Telah menceritakan kepada kami [Abu Ma'mar] telah menceritakan kepada kami [Abdul Warits] dari [Abdul Aziz] dari [Anas] radliallahu 'anhu, dia berkata, "Ketika kaum Muhajirin dan Anshar tengah menggali parit di sekeliling Madinah, dan memikul tanah di atas pundak-pundak, mereka bersenandung, "Kami adalah orang-orang yang telah berbai'at kepada Muhamamd atas Islam, dan kami masih tetap seperti itu selama-lamanya." Anas melanjutkan, "Ketika Nabi shallallahu 'alaihi wasallam mendengar itu, maka beliau membalasnya: "Ya Allah, sesungguhnya tidak ada kebaikan (yang hakiki) kecuali kebaikan akhirat, maka berkahilah kaum Anshar dan Muhajirin
Enes r.a. dedi ki: "Muhacirlerle Ensar Medine'nin etrafında hendeği kazıyor, sırtlarında toprakları taşıyorken diğer taraftan şöyle diyorlardı: 'Bizler Muhammed'e bey'at edenleriz, Kaldığımız sürece ebediyyen İslam üzere.' (Enes) dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de onlara cevap olmak üzere şöyle diyordu: Allah'ım, ahiretin hayrı dışında hayır yoktur. Sen Ensarı ve muhadrleri mübarek kıL. (Enes) dedi ki: Onlara iki avuç dolduracak kadar arpa getirilir. Tadı değişmiş bir yağ ile onlara pişirilir, acıkmış oldukları halde önlerine koyulurdu. Yendiğinde de boğazı yakacak kadar kötü bir tadı ve kötü bir kokusu vardı." Fethu'l-Bari Açıklaması: "el-Ahzab gazvesi diye de bilinen Hendek gazvesi" Bununla bu gazvenin iki adının olduğunu kastetmektedir. Durum dediği gibidir, "Ahzab" bir taife, bir kesim anlamına gelen "hizb"in çoğuludur. Bu gazveye "Hendek" adının veriliş sebebi ise Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in emri ile Medine'nin etrafında kazılan hendektir. Megazi sahiplerinin naklettiklerine göre bu görüşü ortaya atan kişi Selman'dır. Bu görüşü nakledenlerden birisi olan Ebu Ma'şer der ki: "Selman Peymber sallallahu aleyhi ve sellem'e dedi ki: Bizler Fars ülkesinde muhasara edilecek olursak şehrin etrafında hendek kazardık. Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve'sellem'da Medine'nin etrafında hendeğin kazılmasını emretti. Müslümanları teşvik etmek üzere bizzat kendisi de çalıştı. Bu sebeple Müslümanlar da onu bitirinceye kadar hızlıca çalıştılar. Müşrikler gelip onları muhasara ettiler." Bu gazveye "Ahzab" adının verilmesine gelince, bu da Müslümanlarla savaşmak üzere çeşitli müşrik taifelerinin bir araya gelip toplanmaları dolayısı iledir. Bunlar Kureyş, Gatafan, Yahudiler ve bunlara tabi olanlardır. Şanı yüce Allah bu kıssa ile ilgili olarak Ahzab sOresinin baş taraflarını indirmiş bulunmaktadır. Musa b. Ukbe, el-Meğazi adlı eserinde şöyle demektedir: "Nadir oğullarının öldürülmesinden sonra Huyey b. Ahtab, Mekke'ye gidip Kureyşlileri Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile savaşmaya teşvik edip, kışkırttı. Kinane b. er-Rabi b. Ebi'l-Hukayk da Gatafanlılar arasında bu yolda gayret gösteriyor ve Resulullah s.a.v. ile savaşmaya onları teşvik ediyordu. Buna karşılık da onlara Hayber mahsullerinin yarısını vereceğini vaat ediyorqu. Uyeyne b. Hısn b. Huzeyfe b. Bedr el-Fezari onun bu teklifini kabul etti. Esed oğullarından kendileriyle antlaşmalı olanlara mektup yazmaları üzerine de Talha b. Huveylid kendisine itaat edenlerle birlikte onların yanlarına geldi. Ebu Süfyan b. Harb Kureyşlileri aldı ve Mer ez-Zahran denilen yerde konakladılar. Süleym oğullarından onların çağrılarını kabul edenler onlara yardım etmek üzere yanlarına geldiler. Böylelikle pek büyük bir kalabalık oluşturdular. İşte yüce Allah'ın kendilerine el-Ahzab adını verdiği kimseler bunlardır." İbn İshak da kendi senetleriyle sayılarının onbin kişi olduğunu zikredip şunları söylemektedir: Müslümanlar ise üçbin kişi idi. Müşriklerin dörtbin, Müslümanların bin civarında oldukları da söylenmiştir. Musa b. Ukbe'nin söylediğine göre Medine'nin muhasara edildiği süre yirmi gündür. Taraflar arasında karşılıklı ok ve taş atmanın dışında bir savaş olmadı. Sa' d b. Muaz'a bu oklardan birisi isabet etmiş ve ileride geleceği üzere bu da ölümüne sebep olmuştu. Megazi müellifleri Ahzabın geri dönüp gitmelerinin de sebebini zikretmiş bulunmaktadır. Buna göre Eşca'lı Nuaym b. Mes'ud aralarına fitne sokmuş, bu sebeple onlar da birbirleriyle ihtilafa düşmüşlerdi. Bu işi de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisine bunu emretmesi üzerine yapmıştı. Daha sonra yüce Allah üzerlerine rüzgarı göndermiş ve bunun sonucunda darmadağın olmuşlardı. Yüce Allah da mu'minlerin savaşmalarına ihtiyaç bırakmamış. "Musa b. Ukbe dedi ki: Bu gazve dördüncü yılın Şewal ayında olmuştur." Biz de bunu onun Megazi'sinden böylece rivayet etmiş bulunuyoruz. Derim ki: Bu hususta Malik de Musa'ya mutabaat etmiş ve Ahmed de bunu Musa b. DavOd'dan, o da ondan (Malik'ten) diye rivayet etmiştir. İbn İshak der ki: Hendek hicretin beşinci yıl Şewal ayında olmuştur. Megazi müelliflerinden başkası da bunu böylece ifade etmiştir. Ancak musannıf Musa b. Ukbe'nin görüşüne meyletmiş ve bunu bu başlığın ilk hadisleri arasında yer alan İbn Ömer'in söylediği Uhud günü Nebiin teftiş i esnasında ondört yaşında, Hendek günü ise onbeş yaşında olduğunu belirten ifadesi ile pekiştirmeye çalışmıştır. Bu durumda her iki gawe arasında bir sene geçmiş olmaktadır. Uhud ise üçüncü yılda olmuştur. Buna göre Hendek dördüncü yılda olmuş demektir. "Uhud günü ona arzedildiğinde ... " Ordunun arzedilmesi demek savaşa başlamadan önce durumlarını görmek, konumlarını düzenlemek, yerleştirmek ve daha başka maksatlarla savaştan önce ne durumda olduklarını görüp tespit etmek demektir. "Kabul etti" savaşması için ona izin verdi. "Yağ" ister zeytinyağı, ister tereyağı, isterse de kuyruk yağı olsun katık olarak kullanılan yağa "ihale" denilir. "Kokuşmuş" tadı ve rengi aradan geçen uzun zaman dolayısıyla değişikliğe uğramış demektir
ہم سے ابومعمر عبداللہ بن عمر عقدی نے بیان کیا، کہا ہم سے عبدالوارث بن سعید نے بیان کیا، ان سے عبدالعزیز بن صہیب نے اور ان سے انس رضی اللہ عنہ نے بیان کیا کہ مدینہ کے گرد مہاجرین و انصار خندق کھودنے میں مصروف ہو گئے اور مٹی اپنی پیٹھ پر اٹھانے لگے۔ اس وقت وہ یہ شعر پڑھ رہے تھے «نحن الذين بايعوا محمدا *** على الأسلام ما بقينا أبدا» ہم نے ہی محمد ( صلی اللہ علیہ وسلم ) سے اسلام پر بیعت کی ہے جب تک ہماری جان میں جان ہے۔ انہوں نے بیان کیا کہ اس پر نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم نے دعا کی «اللهم إنه لا خير إلا خير الآخرة. فبارك في الأنصار والمهاجره» ”اے اللہ! خیر تو صرف آخرت ہی کی خیر ہے۔ پس انصار اور مہاجرین کو تو برکت عطا فرما۔“ انس رضی اللہ عنہ نے بیان کیا کہ ایک مٹھی جَو آتا اور ان صحابہ کے لیے ایسے روغن میں جس کا مزہ بھی بگڑ چکا ہوتا ملا کر پکا دیا جاتا۔ یہی کھانا ان صحابہ کے سامنے رکھ دیا جاتا۔ صحابہ بھوکے ہوتے۔ یہ ان کے حلق میں چپکتا اور اس میں بدبو ہوتی۔ گویا اس وقت ان کی خوراک کا بھی یہ حال تھا۔
আনাস (রাঃ) হতে বর্ণিত। তিনি বলেন, আনসার ও মুহাজিরগণ মদিনার চারপাশে খাল খনন করছিলেন আর পিঠে মাটি বহন করছিলেন। আর (খুশিতে) আবৃত্তি করছিলেন- ‘‘আমরা সে সব লোক, যারা মুহাম্মাদ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর হাতে বাই‘আত গ্রহণ করেছি, যতদিন আমরা জীবিত থাকি জিহাদের জন্য।’’ বর্ণনাকারী বলেন, নবী সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম তাদের এ কথার উত্তরে বলতেন, হে আল্লাহ! আখিরাতের কল্যাণ ব্যতীত আর কোন কল্যাণ নেই, তাই আনসার ও মুহাজিরদের কাজে বারাকাত দান করুন। বর্ণনাকারী [আনাস (রাঃ)] বর্ণনা করছেন যে, তাদেরকে এক মুষ্টি ভরে যব দেয়া হত। তা বাসি, স্বাদবিকৃত চর্বিতে মিশিয়ে খাবার রান্না করে ক্ষুধার্ত লোকগুলোর সামনে পরিবেশন করা হত। যদিও এ খাদ্য ছিল একেবারে স্বাদহীন ও ভীষণ দূর্গন্ধময়। [২৮৩৪] (আধুনিক প্রকাশনীঃ ৩৭৯৪, ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ)
அனஸ் (ரலி) அவர்கள் கூறிய தாவது: முஹாஜிர்களும் அன்சாரிகளும் மதீனாவைச் சுற்றிலும் அகழ் தோண்ட ஆரம்பித்தனர். அப்போது தம் முதுகு களின் மீது மண் எடுத்துச்சென்ற வண்ணம், நாங்கள்முஹம்மத் (ஸல்) அவர்களிடம்உறுதிமொழி கொடுத்தோம்!உயிரோடு இருக்கும்வரைஇஸ்லாத்தில் நிலைப்போம்! என்று (பாடியபடி) கூறிக்கொண்டி ருந்தனர். அவர்களுக்குப் பதிலளிக்கும் விதத்தில் நபி (ஸல்) அவர்கள், இறைவா!மறுமையின் நன்மை தவிரவேறு நன்மை கிடையாது! அன்சாரிகளுக்கும் முஹாஜிர்களுக்கும்வழங்குவாய் வளம்! என்று (பாடலிலேயே) கூறினார்கள்.175 அனஸ் (ரலி) அவர்கள் கூறினார்கள்: (அகழ் தோண்டிக்கொண்டிருக்கும்) அவர்களுக்கு எனது ஒரு கையளவு தொலி நீக்கப்படாத கோதுமை கொண்டு வரப்பட்டு, கெட்டுப்போன கொழுப்புடன் சேர்த்துச் சமைக்கப்பட்டு அந்த மக்களுக்கு முன் வைக்கப்படும். அப்போது அவர்கள் எல்லாரும் பசியுடன் இருப்பார்கள். அந்தக் கெட்டுப்போன கொழுப்பு நாற்றமடித்தபடி தொண்டையிலேயே சிக்கிக்கொள்ளும். அத்தியாயம் :