قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : " لَوْ كَانَ لِي مِثْلُ أُحُدٍ ذَهَبًا ، لَسَرَّنِي أَنْ لاَ تَمُرَّ عَلَيَّ ثَلاَثُ لَيَالٍ وَعِنْدِي مِنْهُ شَيْءٌ ، إِلَّا شَيْئًا أَرْصُدُهُ لِدَيْنٍ "
حَدَّثَنِي أَحْمَدُ بْنُ شَبِيبٍ ، حَدَّثَنَا أَبِي ، عَنْ يُونُسَ ، وَقَالَ اللَّيْثُ ، حَدَّثَنِي يُونُسُ ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ : قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ : لَوْ كَانَ لِي مِثْلُ أُحُدٍ ذَهَبًا ، لَسَرَّنِي أَنْ لاَ تَمُرَّ عَلَيَّ ثَلاَثُ لَيَالٍ وَعِنْدِي مِنْهُ شَيْءٌ ، إِلَّا شَيْئًا أَرْصُدُهُ لِدَيْنٍ
حَدَّثَنِي أَحْمَدُ بْنُ شَبِيبٍ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ يُونُسَ،. وَقَالَ اللَّيْثُ حَدَّثَنِي يُونُسُ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ، قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ ـ رضى الله عنه ـ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ " لَوْ كَانَ لِي مِثْلُ أُحُدٍ ذَهَبًا لَسَرَّنِي أَنْ لاَ تَمُرَّ عَلَىَّ ثَلاَثُ لَيَالٍ وَعِنْدِي مِنْهُ شَىْءٌ، إِلاَّ شَيْئًا أُرْصِدُهُ لِدَيْنٍ ".
Narrated Abu Huraira:Allah Apostle said, "If I had gold equal to the mountain of Uhud, it would not please me that anything of it should remain with me after three nights (i.e., I would spend all of it in Allah's Cause) except what I would keep for repaying debts
Telah menceritakan kepada kami [Ahmad bin Syabib] telah menceritakan kepada kami [Ayahku] dari [Yunus]. [Al Laits] mengatakan; telah menceritakan kepadaku [Yunus] dari [Ibnu Syihab] dari ['Ubaidullah bin Abdullah bin 'Utbah], [Abu Hurairah] radliallahu 'anhu berkata; Rasulullah shallallahu 'alaihi wasallam bersabda: "Sekiranya aku memiliki emas sebesar gunung Uhud, maka aku tidak suka jika ia masih berada disisiku selama tiga hari, dan sekiranya aku memiliki sedikit saja dari itu, niscaya aku telah membayarkan untuk hutang
Ebu Hureyre'nin nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir: "Benim Uhud dağı kadar altınım olsa ondan yanımda bir parça şey bulunduğu halde üzerimden üç gecenin geçmemesi beni sevindirir, ancak bir borç ödemek için ayırıp hazır tutmakta olduğum miktar hariçtir." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Ancak bir borç ödemek için ayırıp hazır tutmakta olduğum" yani hazırladığım veya muhafaza ettiğim "miktar hariçtir" demektir. Hadiste sözü edilen bu "irsad= para ayırma" geneldir. Hem kişinin şu anda o diyarda bulunmayan alacaklısı için ayırdığı parayı kapsar ki alacaklı geri dönünce parasını alır. Hem de ertelenmiş borç için ayırdığı parayı içerir ki vadesi gelince kişi borcunu öder. "Allah'ın kulları uğrunda şöyle şöyle ve şöyle verip dağıtmamdır!" Bu ifadeden malı sevmemenin infak yani harcama yapmamayla kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla harcama ile birlikte mal varlığını sevmek gerekir. Harcama devam ettiği sürece mal varlığı çirkin bir şey değildir. Harcama olmadığı takdirde mal varlığının sevimsizliği sabit olur. Bundan harcamanın devam etmesiyle birlikte Uhud dağı kadar veya daha fazla olsa bile bir başka şeyi ele geçirmenin mekruhluğu sonucu çıkmaz. "Birisinin karşısına çıkmış olabileceğinden korktum." Yani başına bir musibet gelmiş olmasından korktum. "Cennete girer." Bu cümle şart cümlesinin hükmüdür. Cennete girme Allah 'a şirk koşmaksızın ölümün vuku bulmasından sonradır. Bazı büyük günahları işleyen kimselere cehenneme girecekleri, bunları işledikleri takdirde cennete giremeyecekleri şeklinde tehdit sözkonusudur. Bundan dolayı "Zina etse ve hırsızlık yapsa da mı?" şeklinde bir soru sorulmuştur. Hadislerden Çıkan Sonuçlar 1 - Bu hadisin ifade ettiği hükümlerden birisi, Ebu Zerr'in Hz. Nebie karşı takındığı edep onun durumunu gözetmesi ve rahatsızlık duyacağı herhangi bir şeye maruz kalmaması için üzerine titizlenmesidir. 2- Hadis büyüklere karşı güzel edebin nasılolduğunu göstermektedir. Buna göre küçük, büyüğü tek başına gördüğünde kendisinden izin almaksızın üzerine çullanmaz. Onunla birlikte oturmaz ve hep onunla birlikte hareket etmez. Sözkonusu büyüğün mescit, çarşı-pazar gibi insanların toplandıkları yerlerde bulunması hali böyle değildir. Bu takdirde küçüğün onunla birlikte oturması kendisine layık olan tutuma göre olacaktır. 3- Bir kimse iyi niyetle kendisine künye alabilir. Kişinin kendisinin isminden daha meşhur olması durumu buna örnektir. Özellikle ismi bir başkasıyla müşterekse ve künyesi tek ise bu caizdir. 4- Küçüğün büyüğe nefsini ve başka bir şeyi feda etmesi caizdir. Onun "Lebbeyk ve sa'deyk" şeklinde cevap vermesi edep ve terbiyede ziyadelik anlamına gelir. 5- Bir kimse doğal ihtiyacını giderirken tek başına olur. 6- Büyüğün emrine sarılma ve onu aşmama düşüncesine dayanarak buna muhalif olanı işlemekten daha evladır. 7 - Birisine tabi olan, tabi olduğu şahsa dini veya ilmi ya da başka alanda fayda sağlayacak şeyler sorabilir. Nevevi şöyle demiştir: Tüm ehl-i sünnet alimlerinin görüşü, günahkar olan kimselerin durumunun Allahu Teala'ın dilemesine kaldığı doğrultusundadır. Buna göre ki kelime-i şahadete hiç şüphesiz olarak inanmış bir şekilde ölen kimse cennete gider. Eğer günahlarından tövbe etmiş veya esasen hiç günah işlememiş ise Allah'ın rahmeti ile cennete girer. Allah ona cehennemi haram kılar. Kişi emirlerin tümünü veya bir kısmını yapmayarak yasak edilmiş şeyleri veya bir kısmını işleyerek bunları birbirine karıştıran kimselerden ise ve tövbe etmeden ölmüşse onun durumu Allah'ın dilemesine bağlıdır. Böyle bir kimse sözkonusu tehdidi n hakkında yürürlüğe konulması sadedindedir. Ancak Allah'ın affetmeyi dilediği kimseler müstesnadır. Böylelerine Allahu Teala dilerse azap eder. Böyle bir kimsenin cennete gitmesi şefaate bağlıdır. Buna göre birinci lafzın takdiri şöyledir: Zina edip, hırsızlık yapmışsa da cennete girecektir. Fakat o bundan önce mas iye te ısrar ederek ölürse durumu Allah'ın dilemesine kalmıştır. İkincinin takdiri ise Allah ona cehennem ateşini haram kılar. Ancak diledikleri veya ebedi ateşe haram kıldığı kimseler bundan müstesnadır. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir. Tıybi şöyle demiştir: Bazı tahkik ehli kimseler şirki terk etmenin kafi olduğu zannı ile bu tip hadisleri mükellefiyetleri ortadan kaldırma ve ameli iptal etmeye vesile olarak alabilirler. Bu, dinin defterini dürüp, hadleri iptal etmeyi gerektirir. İtaati teşvik, masiyetten kaçındırmanın bunda herhangi bir etkisi yoktur. Aksine söz konusu anlayış, dinden çıkıp şeriatın kontrolünden çıkmayı, zabt-u rabt altına girmekten kurtulmayı, rastgele gelişigüzel davranmayı ve insanları ihmal ederek başıboş bırakmayı gerektirir. Bu da ahireti harap etmeye yol açtıktan sonra dünyayı harap etmeye götürür. 8- Hadis hayrın sözkonusu olduğu yerlere harcamayı teşvik etmektedir. Hadisten Hz. Nebi'in dünyada zühd derecelerinin en zirvesinde olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü o dünya malından elinde hiçbir şeyin kalmasını istememekte, bunu, layık olan kişilere harcamayı arzu etmektedir. Nebi'in elindeki malı ayırması buna hak sahibi olanlar içindir. 9- Hadisten almaya hak sahibi bulunmadığı takdirde farz olan zekatı ertelemenin caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Böyle bir durumla karşılaşan kimse vacib olan miktarı kendi malından ayırmalı ve onu alacak kimseyi bulmak için çaba harcamalıdır. Zekat alacak kimseyi bulamadığı takdirde herhangi bir sıkıntı sözkonusu değildir ve böyle bir kimse malını elinde tuttuğundan dolayı herhangi bir kusur işlemiş olarak değerlendirilmez. 10- Hadisten borcu vermenin tatawu sadakadan önce geldiği anlaşılmaktadır. 11- Bu hadis aynı zamanda borçları ödemeyi, emanetleri eda etmeyi teşvik etmektedir. 12- Hadisten hayır temenni edildiğinde "Iev" kelimesinin kullanılmasının caiz olduğu anlaşılmaktadır. "Lev" kelimesinin kullanılmasına dair hadis, şer'an övülmemiş bir işe mahsus kılınmıştır. 13- Hadis kişiyi hayatta ve sağlığında mal harcamaya teşvik etmektedir. Hadis kişinin ölüm esnasında harcamasının tercih e değer olduğunu göstermektedir. Bu konuda daha önce "Sağlığın yerinde ve elin sıkı iken tasadduk et" hadisi geçmişti. Sebebine gelince, zengin olan birçok kimse elinde olanı sağlığı yerinde olduğu sürece vermeyerek cimrilik gösterir ve dünyada kalacağını umut ederek fakir düşmekten korkar. Ahiret sevabın! tercih ettiği için şeytanının sözünü dinlemeyen ve nefsini alt eden kimse kurtuluşa erer. Kim bu konuda cimrilik ederse vasiyetinde haksızlık yapmayacağından emin olunamaz. Bundan kurtulsa bile vasiyet ettiği şeyin yerine getirilmesinin geciktirileceğinden veya terk edileceğinden ya da bunun dışında başka bir afete uğramayacağından emin olamaz. Özellikle kişi muvaffak olmayan bir var is bırakmışsa böyle bir kişi en kısa sürede o malı saçıp savuracak ve aklı biriktirdiği parada kalacaktır. Yardım dilenecek tek varlık Allahu Teala'tır
مجھ سے احمد بن شبیب نے بیان کیا، کہا مجھ سے میرے والد نے بیان کیا، ان سے یونس نے اور لیث بن سعد نے بیان کیا کہ مجھ سے یونس نے بیان کیا، ان سے ابن شہاب زہری نے، ان سے عبیداللہ بن عبداللہ بن عتبہ بن مسعود نے کہ ابوہریرہ رضی اللہ عنہ نے بیان کیا کہ رسول اللہ صلی اللہ علیہ وسلم نے فرمایا کہ اگر میرے پاس احد پہاڑ کے برابر بھی سونا ہو تو مجھے اس میں خوشی ہو گی کہ تین دن بھی مجھ پر اس حال میں نہ گزرنے پائیں کہ اس میں سے میرے پاس کچھ بھی باقی بچے۔ البتہ اگر کسی کا قرض دور کرنے کے لیے کچھ رکھ چھوڑوں تو یہ اور بات ہے۔
আবূ হুরাইরাহ (রাঃ) বলেন, রাসূলুল্লাহ্ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম বলেনঃ আমার জন্য উহুদ পাহাড় পরিমাণ স্বর্ণও যদি হয় আর কিয়দংশ তিনদিন পার হবার পরও আমার কাছে থাকবে- তা আমাকে খুশী করবে না। তবে যদি ঋণ পরিশোধের জন্য হয় (তবে তা ভিন্ন কথা)। [২৩৮৯] (আধুনিক প্রকাশনী- ৫৯৯৫, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)
அல்லாஹ்வின் தூதர் (ஸல்) அவர்கள் கூறினார்கள்: உஹுத் மலை அளவுக்கு என்னிடம் தங்கம் இருந்தாலும் அதிலிருந்து சிறிது என்னிடம் (எஞ்சி) இருக்கும் நிலையில் என்மீது மூன்று நாட்கள் கழிவதுகூட எனக்கு மகிழ்ச்சி அளிக்காது; கடனை அடைப்பதற்காக நான் (அதிலிருந்து) எடுத்து வைக்கும் சிறிதளவு (தங்கத்தைத்) தவிர. இதை அபூஹுரைரா (ரலி) அவர்கள் அறிவிக்கிறார்கள்.34 அத்தியாயம் :