عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، أَنَّهُ سَمِعَهُ يَقُولُ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا ذَهَبَ إِلَى قُبَاءٍ ، يَدْخُلُ عَلَى أُمِّ حَرَامٍ بِنْتِ مِلْحَانَ فَتُطْعِمُهُ ، وَكَانَتْ تَحْتَ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ ، فَدَخَلَ يَوْمًا فَأَطْعَمَتْهُ ، فَنَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، ثُمَّ اسْتَيْقَظَ يَضْحَكُ ، قَالَتْ : فَقُلْتُ : مَا يُضْحِكُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟ فَقَالَ : " نَاسٌ مِنْ أُمَّتِي عُرِضُوا عَلَيَّ غُزَاةً فِي سَبِيلِ اللَّهِ ، يَرْكَبُونَ ثَبَجَ هَذَا البَحْرِ ، مُلُوكًا عَلَى الأَسِرَّةِ ، أَوْ قَالَ : مِثْلَ المُلُوكِ عَلَى الأَسِرَّةِ " - شَكَّ إِسْحَاقُ - قُلْتُ : ادْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ ، فَدَعَا ، ثُمَّ وَضَعَ رَأْسَهُ فَنَامَ ، ثُمَّ اسْتَيْقَظَ يَضْحَكُ ، فَقُلْتُ : مَا يُضْحِكُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، قَالَ : " نَاسٌ مِنْ أُمَّتِي عُرِضُوا عَلَيَّ غُزَاةً فِي سَبِيلِ اللَّهِ ، يَرْكَبُونَ ثَبَجَ هَذَا البَحْرِ ، مُلُوكًا عَلَى الأَسِرَّةِ ، أَوْ : مِثْلَ المُلُوكِ عَلَى الأَسِرَّةِ " فَقُلْتُ : ادْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ ، قَالَ : " أَنْتِ مِنَ الأَوَّلِينَ "
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ، قَالَ : حَدَّثَنِي مَالِكٌ ، عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي طَلْحَةَ ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، أَنَّهُ سَمِعَهُ يَقُولُ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ إِذَا ذَهَبَ إِلَى قُبَاءٍ ، يَدْخُلُ عَلَى أُمِّ حَرَامٍ بِنْتِ مِلْحَانَ فَتُطْعِمُهُ ، وَكَانَتْ تَحْتَ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ ، فَدَخَلَ يَوْمًا فَأَطْعَمَتْهُ ، فَنَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمَ ، ثُمَّ اسْتَيْقَظَ يَضْحَكُ ، قَالَتْ : فَقُلْتُ : مَا يُضْحِكُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟ فَقَالَ : نَاسٌ مِنْ أُمَّتِي عُرِضُوا عَلَيَّ غُزَاةً فِي سَبِيلِ اللَّهِ ، يَرْكَبُونَ ثَبَجَ هَذَا البَحْرِ ، مُلُوكًا عَلَى الأَسِرَّةِ ، أَوْ قَالَ : مِثْلَ المُلُوكِ عَلَى الأَسِرَّةِ - شَكَّ إِسْحَاقُ - قُلْتُ : ادْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ ، فَدَعَا ، ثُمَّ وَضَعَ رَأْسَهُ فَنَامَ ، ثُمَّ اسْتَيْقَظَ يَضْحَكُ ، فَقُلْتُ : مَا يُضْحِكُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، قَالَ : نَاسٌ مِنْ أُمَّتِي عُرِضُوا عَلَيَّ غُزَاةً فِي سَبِيلِ اللَّهِ ، يَرْكَبُونَ ثَبَجَ هَذَا البَحْرِ ، مُلُوكًا عَلَى الأَسِرَّةِ ، أَوْ : مِثْلَ المُلُوكِ عَلَى الأَسِرَّةِ فَقُلْتُ : ادْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ ، قَالَ : أَنْتِ مِنَ الأَوَّلِينَ فَرَكِبَتِ البَحْرَ زَمَانَ مُعَاوِيَةَ ، فَصُرِعَتْ عَنْ دَابَّتِهَا حِينَ خَرَجَتْ مِنَ البَحْرِ ، فَهَلَكَتْ
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي طَلْحَةَ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ـ رضى الله عنه ـ أَنَّهُ سَمِعَهُ يَقُولُ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ إِذَا ذَهَبَ إِلَى قُبَاءٍ يَدْخُلُ عَلَى أُمِّ حَرَامٍ بِنْتِ مِلْحَانَ فَتُطْعِمُهُ، وَكَانَتْ تَحْتَ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ، فَدَخَلَ يَوْمًا فَأَطْعَمَتْهُ، فَنَامَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ ثُمَّ اسْتَيْقَظَ يَضْحَكُ. قَالَتْ فَقُلْتُ مَا يُضْحِكُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَالَ " نَاسٌ مِنْ أُمَّتِي عُرِضُوا عَلَىَّ غُزَاةً فِي سَبِيلِ اللَّهِ، يَرْكَبُونَ ثَبَجَ هَذَا الْبَحْرِ، مُلُوكًا عَلَى الأَسِرَّةِ ". ـ أَوْ قَالَ " مِثْلُ الْمُلُوكِ عَلَى الأَسِرَّةِ ". شَكَّ إِسْحَاقُ ـ قُلْتُ ادْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ. فَدَعَا ثُمَّ وَضَعَ رَأْسَهُ فَنَامَ، ثُمَّ اسْتَيْقَظَ يَضْحَكُ فَقُلْتُ مَا يُضْحِكُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ " نَاسٌ مِنْ أُمَّتِي عُرِضُوا عَلَىَّ، غُزَاةً فِي سَبِيلِ اللَّهِ، يَرْكَبُونَ ثَبَجَ هَذَا الْبَحْرِ، مُلُوكًا عَلَى الأَسِرَّةِ ". أَوْ " مِثْلَ الْمُلُوكِ عَلَى الأَسِرَّةِ ". فَقُلْتُ ادْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ. قَالَ " أَنْتِ مِنَ الأَوَّلِينَ ". فَرَكِبَتِ الْبَحْرَ زَمَانَ مُعَاوِيَةَ، فَصُرِعَتْ عَنْ دَابَّتِهَا حِينَ خَرَجَتْ مِنَ الْبَحْرِ، فَهَلَكَتْ.
Narrated Anas bin Malik:Whenever Allah's Messenger (ﷺ) went to Quba, he used to visit Um Haram bint Milhan who would offer him meals; and she was the wife of 'Ubada bin As-samit. One day he went to her house and she offered him a meal, and after that he slept, and then woke up smiling. She (Um Haram) said, "I asked him, 'What makes you laugh, O Allah's Messenger (ﷺ)?' He said, 'Some people of my followers were displayed before me as warriors fighting for Allah's Cause and sailing over this sea, kings on thrones,' or said, 'like kings on thrones.' (The narrator, 'Is-haq is in doubt about it.) I (Um Haram) said, 'O Allah's Apostle! Invoke Allah that He may make me one of them.' He invoked (Allah) for her and then lay his head and slept again and then woke up smiling. I asked, 'What makes you laugh, O Allah's Messenger (ﷺ)?' He said, 'Some people of my followers were displayed before me as warriors fighting for Allah's Cause and sailing over this sea, kings on the thrones,' or said, 'like kings on the thrones.' I (Um Haram) said, 'O Allah's Messenger (ﷺ)! Invoke Allah that He may make me one of them.' He said, You will be amongst the first ones." It is said that Um Haram sailed over the sea at the time of Muawiya, and on coming out of the sea, she fell down from her riding animal and died
Telah menceritakan kepada kami [Isma'il] dia berkata; telah menceritakan kepadaku [Malik] dari [Ishaq bin Abdullah bin Abu Thalhah] bahwa dia mendengar [Anas bin Malik] radliallahu 'anhu berkata; "Apabila Nabi shallallahu 'alaihi wasallam pergi ke Quba', maka ia akan menemui Ummu Haram binti Milhan, dan Ummu Haram pun akan menjamunya, -dia adalah isteri dari 'Ubadah bin Shamit-. Suatu hari beliau menemui Ummu Haram, lantas ia menghidangkan makanan untuk beliau. Setelah itu Rasulullah shallallahu 'alaihi wasallam tertidur, tiba-tiba beliau terbangun sambil tertawa. Kata Ummu Haram, saya bertanya; 'Apa yang menyebabkanmu tertawa wahai Rasulullah? ' Beliau menjawab: 'Sekelompok umatku diperlihatkan (Allah) kepadaku, mereka berperang di jalan Allah mengarungi lautan seperti para raja di atas singgasana atau bagaikan para raja di atas singgasana.' -Ishaq ragu antara keduanya- Aku berkata; 'Wahai Rasulullah, do'akanlah semoga saya termasuk diantara mereka.' Kemudian beliau mendo'akannya. Setelah itu beliau meletakkan kepalanya hingga tertidur. Tiba-tiba beliau terbangun sambil tertawa. Lalu saya bertanya; 'Wahai Rasulullah, apa yang membuatmu tertawa? ' Beliau menjawab: 'Sekelompok umatku diperlihatkan (Allah) kepadaku, mereka berperang di jalan Allah mengarungi lautan seperti para raja di atas singgasana atau bagaikan para raja di atas singgasana.' Lalu saya berkata; 'Wahai Rasulullah, do'akanlah saya semoga termasuk diantara mereka! ' Beliau bersabda: 'Kamu termasuk dari rombongan pertama.' Pada masa (pemerintahan) Mu'awiyah, Ummu Haram turut dalam pasukan Islam berlayar ke lautan (untuk berperang di jalan Allah), ketika mendarat, dia terjatuh dari kendaraannya hingga meninggal dunia
Enes İbn Malik r.a.'dan rivayete göre; "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kuba'ya gitti mi ÜmmüHaram bint Milhanım yanma uğrar, o da ona yiyecek bir şeyler ikram ederdi. -Ummü Haram, Ubade Ibri es-Samit'in hanımı idi.- Bir gün onun evine gitti, o da ona yemek ikram etti. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem uyudu. Sonra gülerek uyandı. Ümmü Haram dedi ki: Ey Allah'ın Resulü, neden gülüyorsun, dedim. O şöyle buyurdu: Bana ümmetimden Allah yolunda gazaya çıkmış birtakım insanlar gösterildi. Şu denizin sırtı üzerinde, (gemilere) tahtlar üzerinde krallar olarak binmişlerdi. -Yahut: Tahtlar üzerinde krallar gibi dedi, ki şüphe eden İshak'tır.- Ben: Allah'a beni de onlardan kılsın diye dua buyur, dedim. O da dua etti. Daha sonra yine başını koydu ve uyudu. Yine gülerek uyandı. Ben: Ey Allah'ın Resulü, neden gülüyorsun, dedim. Şöyle buyurdu: Ümmetimden Allah yolunda gazaya çıkmış olan kimseler bana gösterildi. Bunlar bu denizin sırtına tahtlar üzerinde hükümdarlar olarak binmişlerdi. -Yahut tahtları üzerinde hükümdarlar gibiydiler, diye buyurdu-o Ben: Allah'a beni de onlardan kılması için dua et, dedim. O: Sen ilkIerdensin, dedi. Daha sonra Ümmü Haram Muaviye döneminde denize (gemiye) bindi ve denizden karaya çıktığı sırada bineği üzerinden düşüp şehit oldu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Bir kavmi ziyaret edip yanlarında kaylule yapan kimse." Kaylule vakti yanlarında uyuyan kimse, demektir. "Onun terinden ve saçından alıp bir şişeye koydu." Müslim'in rivayetinde "şişelere" şeklinde olup, saçı söz konusu etmemiştir. Bu olayda saçın söz konusu edilmesinde de bir gariplik vardır. Bazıları bunu saçlarını tararken dökülen saçları diye yorumlamıştır. Daha sonra Muhammed İbn Sa'd'ın rivayetinde bu husustaki karışıklığı izale edecek bir bilgi gördüm. Onun, sahih bir senedIe Sabit'ten, onun da Enes'den rivayet ettiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mina'da saçını traş edince Ebu Talha saçını aldı ve o saçı Ümmü Suleym'e getirdi. Ümmü Suleym de onu suk denilen koku karışımı arasına koydu. Üm mü Suleym dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelir ve benim yanımda deriden bir yatak üzerinde kaylule yapardı. Ben de terini toplamaya koyuldum ... " diye hadisin geri kalan bölümünü zikretmektedir. İşte bu rivayet, Ümmü Suleym'in, kaylule vakti onun terini alınca terini yanında bulunan saça eklediğini ortaya koymaktadır. Yoksa uyurken saçından bir şeyler aldığı şeklinde değildir. Yine bu rivayetten sözü geçen olayın, Veda haccından sonra olduğu da anlaşılmaktadır. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem saçlarını ancak Veda haccı esnasında Mina'da traş etmişti. "Suk" denilen şey, çeşitli kokuların karışımıdır. el-Mühelleb dedi ki: Bu hadisten büyük zatın tanıdığı kimselerin evinde kaylule yapmasının meşruiyeti anlaşılmaktadır. Çünkü böyle bir iş, sevgının daha sağlamlaşıp pekişmesi için bir yoldur. el-Mühelleb dedi ki: Yine bu hadisten insanoğlunun saçının ve terinin tahir olduğu da anlaşılmaktadır. Başkaları ise: Hadiste buna dair bir delalet yoktur, demektedir. Çünkü bu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in özelliklerindendir. Buna dair delil oldukça güçlüdür, özellikle de bunların her birisinin tahir olduğuna dair delil de sabit olmuştur. "Ümmü Haram" Enes'in teyzesidir. Ona er-Rumeysa, Ümmü Suleym'e de el-Gumeysa denilirdi. "Bu denizin üstüne binecekler." es-Sebec: Bir şeyin üstü, sırtı demektir. Bir topluluk bunu böylece açıklamışlardır. el-Hattabı de: Denizin üstü ve sırtıdır, demiştir. İbn Abdilberr dedi ki: Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır ya, o ümmetinden denizde gazaya çıkan gazileri cennette tahtlar üzerinde krallar olarak görmüştür. Onun gördüğü rüya ise vahiydir. Yüce Allah da cennetliklerin nitelikleri hakkında: "Sedirler üzerinde karşılıklı otururlar. "(Hicr, 47); "Tahtlar üstünde yaslanacaklar."(Yasin, 52) diye buyurmaktadır. Sedirler üstü ince tüllerle örtülmüş tahtlara yaslanırlar, diye açıklanmıştır. Iyad dedi ki: Bu bir ihtimaldir. Aynı şekilde bunun, onların gazadaki rahat hallerine, işlerinin dimdik ve dosdoğru ayakta duruşuna, sayılarının çokluğuna, araç ve gereçlerinin çok iyi olacağına dair bir haber de olabilir. Bu halleriyle onlar tahtlar üzerinde hükümdarları andırırlar. Derim ki: Bu ihtimal biraz uzaktır. Birincisi daha güçlüdür. Bu hadisten az önce söylenenlerden başka şu sonuçlar da çıkar: 1 - Cihadın arzulanmasını sağlamak ve cihada teşvik 2- Mücahidin faziletinin açıklanması 3- Gaza için tuzlu denizlerde yolculuk yapmanın caiz oluşu Yine hadisten anlaşıldığına göre; 4- Şehitliği temenni etmek caizdir. 5- Gazi olarak ölen bir kimse, gazada öldürülen kimseler hükmündedir. 6- Geceleyin namaz kılmaya destek olacağından kayıtlle yapmak mcrudur. 7 - Bedeni rahatsız eden bit ve benzeri şeylerin çıkarılması caizdir. 8- Her imam ile birlikte cihada çıkmak meşrudur. Çünkü hadis, Kayser şehrine gaza yapan kimselere övgüyü de ihtiva etmektedir. 9- Niyeti doğru olması halinde gazinin fazileti sabittir. 10- Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ileride meydana gelecek çeşitli haberleri vermiş ve dediği gibi ortaya çıkmıştır. İşte bu da onun nübüwetinin alametlerindendir. Bunlar arasında: Kendisinden sonra ümmetinin kalacağını, ümmeti arasında güçlü, kuwetli ve düşmana önemli zararlar verecek kimselerin bulunacağını bildirmesi, bunların denizde gazaya çıkacak kadar ülkelerde güçlü bir iktidara sahip olacaklarını, Ümmü Haram'ın o zamana kadar yaşayacağını, denizde gazaya çıkanlarla birlikte olacağını ama ikinci gazanın yapılacağı zamana erişemeyeceğini bildirmesi de vardır. 11- Meydana gelen nimetler dolayısıyla sevinmek ve sevinilecek şeylerin ortaya çıkması halinde gülmek caizdir. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmetinin onlara vermiş olduğu düşmanlarıyla cihad emrini yerine getirdiklerini, Allah'ın da buna karşılık onları mükafatlandırdığını görmesinden hoşlanmış ve bundan dolayı da gülmüştür. 12- Misafirin, -izin ve fitneden emin olunması gibi şartlarına riayet edilerekkendi evinden başka bir yerde kaylule yapması caizdir. 13- Kadının, misafirin başındaki bitleri ayıklamak suretiyle hizmet etmesi caizdir. Bu husus bazıları için açıklanması zor görülmüştür. Bundan dolayı İbn Abdilberr şöyle demiştir: Zannederim Ümmü Haram yahut onun kızkardeşi Ümmü Suleym, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i emzirmiş, böylelikle onların her birisi onun sütannesi ya da teyzesi olmuştur. Bundan dolayı onun yanında uyur ve o da mahrem olan bir kimsenin mahremlerine yapabileceği şeyleri yapabiliyordu. Daha sonra da kendi senediyle Yahya İbn İbrahim İbn Muzeyyen'in şunları söylediğini zikretmektedir: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Ümmü Haram'a başından bitleri ayıklamasına imkan tanıması teyzeleri tarafından kendisine mahrem birisi oluşundan dolayıdır. Yunus İbn Abdil A'la yoluyla da şunları söylemektedir: Bize İbn Vehb dedi ki: Ümmü Haram, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in süt teyzelerinden birisidir. Bundan dolayı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun yanında kaylule yapar, onun kucağında uyur ve oda onun başındaki bitleri ayıklardı. İbnu'l-Arabi de İbn Vehb'in dediklerini naklettikten sonra şunları söylemektedir: Başkaları da şöyle demiştir: Aksine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem günahtan korunmuş bir kimse idi. O kendi zevcesine karşı bile kendisine hakim olduğuna göre, başkasına karşı münezzeh olduğu günahlardan kendisini nasıl koruyamasın? Çünkü o, çirkin her bir fiilden ve kötü her bir sözden uzak tutulmuştur. O halde bu onun özelliklerinden olur. ed-Dimyati aralarında mahremiyet olduğu iddiasında bulunanların görüşlerini reddetmekte aşırıya giderek şunları söylemiştir: Ümmü Haram'ın, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in süt teyzelerinden ya da nesep teyzelerinden birisi olduğunu iddia eden herkes yanıimıştır. Daha sonra ed-Dimyati şunları söyler: Bununla birlikte hadiste Ümmü Haram ile halvete dair delil teşkil edecek bir şey de yoktur. Muhtemelen bu durum, onun oğlu, hizmetçisi, kocası ya da onun yanında bulunan birisi ile bulunurken olmuştur. Derim ki: Bu, güçlü bir ihtimaldir, ama bununla birlikte açıklanması zor olan yanları bütünüyle ortadan kaldıramamaktadır. Çünkü baştaki bitin ayıklanması halinde tenlerin değme ihtimali olduğu gibi kalmaktadır. Kucakta uyumak da böyledir. O halde verilecek cevapların en güzeli, Nebiin böyle bir özelliğinin olduğudur. Böyle bir iddianın ancak delil ile sabit oluşunu ileri sürmek bu cevabın uygunluğunu ortadan kaldırmaz. Çünkü buna dair delil gayet açıktır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır
আনাস ইবনু মালিক (রাঃ) বর্ণনা করেন। নবী সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম ‘কুবা’ এর দিকে যখন যেতেন তখন প্রায়ই উম্মু হারাম বিনতে মিলহান (রাঃ) এর ঘরে প্রবেশ করতেন এবং তিনি তাঁকে খানা খাওয়াতেন। তিনি ‘উবাদাহ ইবনু সামিত (রাঃ) এর স্ত্রী ছিলেন। একদিন তিনি তার ঘরে গেলে তাঁকে খাবার খাওয়ালেন। এরপর রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম সেখানেই ঘুমালেন। কিছুক্ষণ পরে তিনি সজাগ হয়ে হাসতে লাগলেন। তিনি জিজ্ঞেস করলেনঃ হে আল্লাহর রাসূল! আপনাকে কিসে হাসাচ্ছে? তিনি বললেনঃ স্বপ্নে আমাকে আমার উম্মাতের আল্লাহর পথে জিহাদকারী কিছু সংখ্যক মুজাহিদ দেখানো হয়েছে, যারা এই বিস্তীর্ণ সমুদ্রের মাঝে বাদশাহ্দের মত সিংহাসনে আসীন। তখন তিনি বললেনঃ আপনি দু‘আ করুন যেন আল্লাহ তা‘আলা আমাকেও তাদের অন্তর্ভুক্ত করে নেন। তিনি সে দু‘আ করলেন এবং বিছানায় মাথা রেখে আবার শুয়ে পড়লেন। কিছুক্ষণ পর তিনি আবার হাসতে হাসতে জাগ্রত হলেন। আমি বললামঃ হে আল্লাহর রাসূল! আপনাকে কিসে হাসাচ্ছে? তিনি বললেনঃ (স্বপ্নে) আমাকে আমার উম্মাতের আল্লাহর পথে জিহাদকারী কিছু সংখ্যক মুজাহিদ দেখানো হয়েছে, যারা এই বিস্তীর্ণ সমুদ্রের মাঝে বাদশাহ্দের মত সিংহাসনে আসীন। তখন আবার আমি বললামঃ আপনি আল্লাহর কাছে দু‘আ করুন যেন তিনি আমাকে তাদের মধ্যে শামিল করে নেন। তিনি বললেনঃ তুমি প্রথম বাহিনীরই মধ্যে শামিল থাকবে। সুতরাং তিনি মু‘আবিয়াহ (রাঃ) এর আমলে সামুদ্রিক অভিযানে যান এবং অভিযান থেকে ফিরে এসে নিজের সওয়ারী থেকে পড়ে গিয়ে শাহাদাত বরণ করেন। [২৭৮৮, ২৭৮৯; মুসলিম ৩৩/৪৯, হাঃ ১৯১২] (আধুনিক প্রকাশনী- ৫৮৪০, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)
அனஸ் பின் மாலிக் (ரலி) அவர்கள் கூறியதாவது: அல்லாஹ்வின் தூதர் (ஸல்) அவர்கள் (மதீனாவிற்கு அருகிலுள்ள) ‘குபா’ எனுமிடத்திற்குச் சென்றால் (தம் பால்குடி சிற்றன்னையான) உம்மு ஹராம் பின்த் மில்ஹான் (ரலி) அவர்களின் வீட்டுக்குச் செல்வது வழக்கம். (அவ்வாறு செல்லும் போது) உம்மு ஹராம் (ரலி) அவர்கள் நபி (ஸல்) அவர்களுக்கு உணவளிப்பார்கள். -உம்மு ஹராம் (ரலி) அவர்கள் உபாதா பின் அஸ்ஸாமித் (ரலி) அவர்களின் துணைவியாராவார்.- அவ்வாறே ஒருநாள் நபி (ஸல்) அவர்கள் உம்மு ஹராம் (ரலி) அவர்களிடம் சென்றபோது அவர்களுக்கு உம்மு ஹராம் உணவளித்தார்கள். பிறகு அல்லாஹ்வின் தூதர் (ஸல்) அவர்கள் (அங்கு) உறங்கினார்கள். பிறகு எழுந்து சிரித்தார்கள். உடனே உம்மு ஹராம் (ரலி) அவர்கள், “அல்லாஹ்வின் தூதரே! ஏன் சிரிக்கிறீர்கள்?” என்று கேட்டார்கள். அதற்கு நபி (ஸல்) அவர்கள், “என் சமுதாயத்தாரில் சிலர் அல்லாஹ்வின் பாதையில் இந்தக் கடல்மீது பயணம் செய்யும் புனிதப் போராளிகளாக எனக்குக் காட்டப்பட்டனர். அவர்கள் கட்டில்களில் வீற்றிருக்கும் ‘மன்னர்களாக’ அல்லது ‘மன்னர்களைப் போன்று’ இருந்தார்கள்” என்று கூறினார்கள். அப்போது, “என்னையும் அவர்களில் ஒருத்தியாக ஆக்கும்படி அல்லாஹ்விடம் பிரார்த்தியுங்கள்” என்று உம்மு ஹராம் (ரலி) அவர்கள் கூறினார்கள். அவ்வாறே நபி (ஸல்) அவர்கள் பிரார்த்தித்தார்கள். பிறகு தமது தலையை வைத்து உறங்கினார்கள். பின்னர் விழித்துச் சிரித்தார்கள். அப்போதும் “அல்லாஹ்வின் தூதரே! ஏன் சிரிக்கிறீர்கள்?” என உம்மு ஹராம் கேட்க, முன்போலவே நபி (ஸல்) அவர்கள் பதிலளித்தார்கள். அப்போது, என்னையும் அவர்களில் ஒருவராக ஆக்கும்படி அல்லாஹ்விடம் வேண்டுங்கள் என உம்மு ஹராம் கேட்டுக்கொண்டார்கள். அப்போது நபி (ஸல்) அவர்கள், “நீங்கள் (கடல் பயணம்செய்து அறப்போருக்கு) முதலாவதாகச் செல்பவர்களில் ஒருவராக விளங்குவீர்கள்” என்று சொன்னார்கள். அவ்வாறே உம்மு ஹராம் (ரலி) அவர்கள் முஆவியா (ரலி) அவர்களின் (ஆட்சிக்) காலத்தில் (அறப்போருக்காக) கடல் பயணம் மேற்கொண்டார்கள். கடலிலிருந்து அவர்கள் புறப்பட்டபோது தமது ஊர்திப் பிராணியிலிருந்து விழுந்து இறந்துவிட்டார்கள்.63 அத்தியாயம் :